Flood'un Yayınlandığı Tarih:4 Eylül 2017 @ 22:24
Korkulu mevzu floodu başlıyor. Karadeniz taraflarına doğru uzanacağız. “Karadeniz cazilarunun” hikayelerine. Toplaşın!
- Karadeniz’de bu arada “obur”, “hortlak” falan da var ama “cazilar” bambaşka. Hem büyücü kadın hem çiğer söken varlık iç içe geçmiş durumda. Giresun taraflarında Çepni köylerinde, Trabzon’da, Doğu Karadeniz’de hayli yaygın bir figür “cadı”. Memoratlar vardır bunlarla alakalı.
- Halk kültüründe kendini gösterir. “Cadı anan ölmedi” kavlinden türkülerde bahsi geçer. Hatta edebiyatımızda da görünmüştür. Ali Rıza Seyfi, Dracula adaptasyonu Kazıklı Voyvoda (Drakula İstanbul’da) romanında, Dr. Resuhi (Van Helsing) ağzından anlatır cadıları.
- Ali Rıza Seyfi aileden Trabzon kökenli. Çocukluğunda denk geldiği hortlak cadı anlatılarına kısmen romanda yer vermiş. Zaten bu roman adaptasyon ama bu yönüyle özgün. Daha 1930’larda vampir-hortlak-cadı memoratlarının bölgelerine yer vermiş.
- Rumeli’den bahsediyor, benim hala memorat derleyebildiğim Doğu Anadolu’yu işaret ediyor ve Karadeniz’i de işaret ediyor. Akrabalarından dinlediği “fırtınalı gecelerde camları tırmalayan ahırdaki hayvanlara musallat olan” Karadeniz cadıları Dracula uyarlamasında. Memoratlara bakılırsa eskiden “ciğer söken, kan içen, kabir kaçkını” yönü daha kuvvetli. Osmanlı metinlerinde de vampire hortlağa cadı deniyor.
- Karadeniz’de ayrıca hortlak ve hatta “obur” bile var. Kıpçak göç havzası malum, obur’a bilinen adı ve anlamıyla buralarda inanılmış. Rize ve denk geldiğim kadarıyla Giresun’da. Fena kişinin öldükten sonra mezarında huzur görmeyerek kabrinden fırlayacağı inanışı. Derler ki bu hallerde “obur” sırtında kefeniyle geceleri kabrinden çıkar evine musallat olurmuş. (bkz. Balkan folkloru ve Ebussuud fetvası Tarihte Yaşanan, Kafa kesme ve vücuttan farklı yere gömme ritüeli! (Korku))
- Balkan hikayelerinde, Ebussuud Fetvası’nda “evine musallat” mofifi var. Hatta Doğu Anadolu’da hortlayacağı düşünülenler için bir uygulama var. Cenazeyi evin penceresinden çıkarıyorlar, birkaç yer dolaştırıp öyle gömüyorlar. Çıkınca evinin yolunu bulamasın diye. Balkanlarda da yolların kavşak noktalarına falan gömülüyorlar aynı gerekçeyle. Nedenini önceki floodlarda açıklamıştım: Kıpçak göç havzası ve obur inanışı. Korku Hikayesi ; Kıpçak bozkırının dehşeti “oburlar” (Orta Asya’dan Anadoluya)
- Biz Karadeniz’deki obura geri dönelim. Kefeniyle çıkıp geliyor evine musallat oluyor. Gürülü yapıyor, eşyaları dağıtıyor (bkz. Tırnova ).
- Konu arasında, bu Karadeniz havzası mevzusunu en detaylı H. Şirin User hoca “Vampir” adlı makalesinde işlemiştir göz atılabilir.
- Obur kapıya dayandığında ilk önce korkmadan: “Obur yerine git! Obur yerine git!” diye bağrılırmış kabrine geri dönsün diye. Oburun mezarına pelit ağacından bir kazık ile bir sepet çakılması gerektiğine inanılırmış def edilmesi için.
- Obur, Hemşin yöresinde “ubur” olarak anılırmış. Hayatta iken kötülükler yapmış yaşlı kadınların öldükten sonra kabirden çıktığına inanılırmış, Toprak bunları kabul etmediğinden azap duydukları, sık sık eski yaşadığı yerlerde dolaşıp çığlıklar atarken görüldüklerine inanılırmış. “Hortlak” veya “uburun” cezalandırıldığı için Allah tarafından ayaklarının altına ateş konulduğuna bu yüzden acı çektiğine inanırlarmış. Obur ve hortlağa silah işlemezmiş. Görenler üç kez “Urum eline!” derse kabrine gün doğmadan geri dönermiş.
- Cadılara yahut cazilara gelince; bunlar daha kendine özgü. Alkarısı andıran yönleri de var, sihirle ilişkili olmaları da bazı anlatılarda var.
Hikayeleri de hayli acayip. Doğu Karadeniz’de bir köyde geçiyor bir tanesi.
- Beş çocuklu bir adam varmış. Dört çocuğunu kaybetmiş. Çocukların vefat sebebi meçhul. Beşincisinin başında nöbet tutmaya başlamış. Gece vakti baca deliğinden bir şey inmiş gelmiş.
- Adam bu varlığı dövmüş, kolunu bacağını kırmış. Döve döve öldürecek. Ancak yaratık elinden kurtulup kaçabilmiş.
- Adam sabah olunca annesini uyandırmış. Bir bakmış kadın yatalak. Anlayamamış. kadın oğluna kendisini gece evire çevire dövdüğünü söylemiş. Böylece adam bebeklerinin öldürenin kendi annesi olduğunu anlamış. Bu hayli yaygın bir motiftir.
Yine Doğu Karadeniz’den başka bir hikaye:
- Bir kadının akrabası bu sefer. Kadın tek başına tarla başında nöbete gitmiş. Üç gün kalmış orada. Yanında ne yiyecek ne içecek varmış.
- Kadının babası bu akrabalarının üç gün yemeden içmeden orada kalmasının mümkün olmadığını söylemiş. Ayaklandırmış milleti.
- Kadının ağabeyiyle kardeşini tarlanın olduğu yere göndermiş. Tarlada nöbet için bekledikleri mıntıkaya.
- Tarlanın nöbet yerine varmadan yüz metre önce kötü bir koku duyarlar, oraya geldiklerinde de parçalanmış bir adam görürler.
- Adamın cesedini harman yerine getirdikten sonra doktor ve jandarma gelip cesedi alıp gider. Adamın nasıl öldüğünü kimse anlayamamıştır.
- Birkaç zaman sonra ahırda doğum yapacak bir ineği beklemek üzere bu kadınla birlikte akrabaları ahıra gitmiş.
- Daha önce inekleri bir dana doğurduktan sonra her seferinde bir kedinin gelip danayı öldürüp gittiği görülmüş. Nöbete gidiyorlar ahıra.
- O gece inek doğana kadar beklerler, inek doğurunca kedi suretinde bir mahlûk danaya saldırır. Ateşli sopalarla dövüp kaçırırlar kediyi.
- Ertesi gün, bu daha önce tarlada üç gün aç susuz nöbet tutan kadın akrabalarını ziyarete giderler. Kızına rastlarlar evin dışında.
- Kız annesinin Mısır ekmeği pişirilen taşa düşüp yandığını, içeride yattığını söyler. Geçmiş olsun diyerekten ziyaret ederler. Bir bakarlar kadına içeride, vücudunun belli noktaları yanmış.
- Kadın gece ateşli sopayla kedinin vücudunda nerelerine vurduğunu hatırlar. Kadının vücudundaki izlerle aynı yerlere tekabül etmektedir. Kadın dün gece ahırlarına girdiğini, “cazı” olduğunu itiraf etmek zorunda kalır.
- Kadının cazı (cadı) olduğunu bildiklerinden, tarlaya daha önce giden adamı da onun parçalayıp yediğini anlarlar oracıkta.
- Konudan ayrı; Osmanlı arşivinde denk geldiğim bir belgede bir “cadı itirafı” var. İşkodra’da 1900’lerin başında Ankö diye bir kadın. Belgeye göre kadın “cadı” olduğunu itiraf etmiş. Cezalandırmak için bir-iki yıllığına İzmir’e sürülmüş! Cadı itirafı ilginç bir motiftir.
- Karadeniz’deki mevzuya dönelim. Yataktaki cadı itiraflarını sürdürmüş kendisini ziyaret edenlere, sırrını ifşa etmiş. Kadın onlara köyde kendisi gibi dokuz tane cazının (cadı) olduğunu, ne yaparlarsa yapsınlar köyden gitmeyeceklerini söylemiş. Dördünün kendisi gibi cazı beşinin de “mecar” yani cadıdan daha büyük cadı olduğunu eklemiş.
- En çok cadı anlatısına Çepnilerde denk geldim. Mevlüt Kaya’nın ve Abanoz Küçük’ün araştırmalarının çok yardımı dokundu. Çepni kültürüyle ilgili araştırmaları vardır.
- Şalpazarı’ndan Giresun’a göç etmiş olan Çepnilerin inanışlarında erkek de kadın da cadı olabilirmiş ama en çok kadınlardan olurmuş.
- Saçları ve tüyleri kırmızıymış. Köpek ve kedi kılığına girebilirlermiş. Uçabilirlermiş gül çubukları veya değnek yardımıyla. Geceleri ortaya çıkarak bir çocuğun doğumundan itibaren altı ay boyunca zarar verebilirlermiş.
- Cadılar Doğu Karadeniz’e Rusya üzerinden gelirlermiş. Bölgede yiyecek çocuk ciğeri bulamadıklarında tekrar karşı kıyıya dönerlermiş. Rusya denmesinin nedeni: derlemeyi aktaranlar eski zamanı anlatıyor. Balıkçılar bunları çocuk kanı içmeye giderken görürmüş.
- Şalpazarı Çepnileri arasında ise cadıların çocuk kanı emmek için Kırım tarafına gittiklerine inanılırmış. (Kırım’da cadıya obur denmektedir) Cadı bir bebeğin ciğerini yemeyi başaramazsa evin ahırına girerek oradaki dananın ciğerini yiyerek öldürürmüş.
- Bir hikayede düşmanının çocuğunun ölmesini isteyen birisi bu cadılardan birini (tıpkı cin misali) çağırıp kullanabilmektedir.
- Cadılar mala da zarar vermektedir. Bir ineğin sütünü çalmalarına karşı hocaya muska yazdırıldığına dair bir anlatı vardır. Bu sefer Giresun yöresinden bir hikaye:
- Yeni evli bir adam, karısıyla birlikte eşinin ailesini ziyarete giderler. Yeni doğmuş bebekleriyle. Gece kaynanasıyla hanımının yeni doğan çocuğunun ciğerini söktüklerini, sonra bu ciğeri ocak başında kızartarak yediklerine şahit olur. Rüya zanneder. Sabah çocuğu ölmüştür, seslere uyanır. Gerçekte cadı olduklarını anlar. Ağıt yakan kaynanasıyla hanımını tabancasıyla vurur.
- Yine Giresun’dan bir hikaye: aktaran kişinin teyzesinin 17 sene çocuğu olmaz. Teyzesinin üzerine gelen kumalarında da çocukları olmaz. bunun sebebi olarak da teyzesinin kocasının bir “cazı kızı”yla evli olmasının görülür. Cazı kızı vefat ettikten sonra çocuk sahibi olurlar.
- Giresun’da cadıların evin bacasından girdiğine inanıldığından çatıya diken konulurmuş. Cadı dikene basıp kanayınca sihri bozulurmuş.
- Tirebolu’da cadıyı alt etmek için önce hayvanken kanının akıtılması sonra zarar vermeye geldiği çocuğun ağzına tükürmesi gerekirmiş.
- Giresun’dan başka anlatıda bir cadı sürüsü dua okutularak dört bir yana dağılır. Hocaya cadılardan biri gelerek ne duası okuduğunu sorar. Cadı kendisini başka bir yerde bulduğunu, kendisi gibi olanların da yarısının telef olduğunu söyleyivermiş anlatıya göre.
- Trabzon’da bebeği cadılardan korumak için beşiğin üzerine ağ sarılıp cıva konulur, odanın ışığı 40 gün açık bırakılırmış.
- Giresun yöresinde de bir eve cadı musallat olmuşsa, yani her doğan çocuk ölüyorsa çocuğun başka evde doğurtulması gerekirmiş. Ardından lohusa ve bebek kırkı çıkana kadar kendi evine girmezmiş çocuğa da ilk süt kendi kanından olmayan birinden verilirmiş.
- Cadılık yapan öldüğünde toprak onu kabul etmez, hortlar derlermiş, dinden çıkmış olduğuna inanırlarmış Giresun’da. Başka örnekler ve anlatılar için şu bağlantıdaki Türk Kültüründe Hortlak-Cadı İnancı adlı makaleme bakabilirsiniz: https://t.co/0GEMYzOXyI
Bu flood da burada biter. Başka korkulu,tarihli floodlarda görüşmek üzere. Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola. İyi geceler efendim…
[…] Bu sahip olma motifi biraz Türk efsanelerinde yer alan albızların elbisesine iğne sokularak komuta altına alınmasına benzer. Korku Hikayesi ; Karadeniz Cadıları (Yöresel İnanışlar) […]
Yalnız Giresun dan örnek verilmiş aynı olaylar bizim köyde de olmuş zamanında (Artvin) küçükken hep cazi yer seni uslu dur falan diye korkarak büyüdük büyünce de hikayeleri duydum
Bunu tanıyan varmı