Flood'un Yayınlandığı Tarih:5 Nisan 2020 @ 11:30
K. Makedonya’dan bir okurumun dedesinden aktardığı, bir dönemler Kocacik’ta (Kocacık) geçen mezarından kalkan göze görünmez “cadıların” ve “cadıcıların” mevzuları… Başlıyoruz!
- Eskinin Rumeli ahalisi üzerinde bu hortlak-cadı inanışının tesirinden bahsettim. Yine bu temayı işleyen romanım “Istrancalı Abdülharis Paşa”yı okuyan K. Makedonya’dan bir okurum, romanı bitirmeden denk geldiği anekdotlarla ilgili olarak benimle irtibata geçti.
- Dedesinin bu tür cadı-hortlak anlatılarından sıkça bahsettiğini söyleyince, aktarıp aktaramayacağını sordum. Sağ olsun dedesiyle görüştükten sonra yazıya aktararak bana ulaştırdı. Bende yazdıklarını size bir önce flood gibi olduğu gibi aktaracağım:
- (Anlatı başı) “Büyüklerin anlattıkları çok şeyler var hadiseler. Cadı dedikleri şu; bazı kötülük yapmış, aksilik yapmış, insanlara zarar getirmiş kişilerin ‘cadı kalktığını’ düşünüyorlar. Yani kişi öldükten sonra, Anadolu’da ‘hortlak’, bizde ‘cadı’ diyorlar.”
- “Canlı canlı anlattıkları birebir ben yaşadım dedikleri bir olay var. Bir kadın. Yakın tarihte. Benim çocukluğumda olmuş. Sene olarak 1935-36 ya da 40’lara kadar.”
- “Çok yeni bu. Son olaylardan biri. Kadınlar arasında bazı kavgacı kadınlar, herkesi alt eden laflarıyla. Belli kişilerdi bunlar. Onların bir tanesi rahmetli oluyor, defnediyorlar.”
- “Evi kabristana en uzak ölen kişinin. Evlatları var. Cadı kalkmış dediler. Adını şimdi söylemeyeceğim. Mezarlık bize çok daha yakın. Onların mezarlığa çok yakın bir akrabaları var.”
- “Kalkmış önce onlara gelmiş, rahatsız etmiş. Kiremitlerin üzerinde geziyor, bir şeyler atıyor. Mutfağı karıştırıyor gece. Sofrayı kuruyor. Sabah kalkıyorlar sofra kurulu. Kaşıklıkları karıştırıyor.”
- “Gürültü patırtı gece uyandırıyor. Kızı var 18-20 yaşlarında, onunla çok cebelleşmiş evinde. Sonra bize yakın olan akrabasına gelmiş cadı.” [Not: Bu motif Tırnova Cadıları Vakasında da görülmektedir. MBY]
- “Bir de ‘cadıyı ölçme’ olayı var, endeze ile. Onunla ölçüyolar, ‘Hayde gönderiyorum seni!’ diye sesleniyorlar, bizim eve kadar ölçmüşler. Ben 6-10 yaş arasındayım. Ölen kişiyi tanımam ama kızını tanırım.”
- “Akrabası onu bizim eve kadar ölçmüş ama bizimkiler korkmazdı. Başka bir şey yapamıyor rahatsız ediyor. ‘Cin değil bu, ölen kişinin ruhunun yaptığı hareketler’ diye tercüme ediyorlar. “
- “Sonra annemin arkasından bir şeyler atmış, annem kovalamış onu, ‘Şurada mısın burda mısın?’ diye bağırmış çağırmış. Bir daha gelmemiş. Azarlamış. Görüntüde bir şey yok.”
- “Bizden gitmiş. Bu son bir olay. Ondan önce başka birisini anlatıyolar, mezarını kazmışlar, kalenin etrafından dolaşır bağırırmış, sesini tanırlarmış, hayattayken olan sesle bağırıyor.”
- “Aşağı yukarı 1880’lerde. Mezarını açmışlar, mezarda oturuyor, ağzında küçük bir lahana başı var onu yiyor. Sonra dernekkurdu varmış, bu da bir yaratık. Bu da cadıyı kovalıyor.”
- “Yakaladı mı öldürür. Oranın insanı koyuncu. Koyunlarını otlatırken mezarlık çevresinde. Akşamla yatsı arası koyunlar korkmuşlar.”
- “O da (koyunları otlatan) kalkmış, bakıyor bir şey görmüyor. Yalnız çok hızlı, atmaca gibi dağda hızlı geçen ışık da vardı, koyunların içinden geçti, orada bir vızıltı. Orda dernekkurdu yakalamış onu ve öldürmüş diye anlatırlar.”
- “Karanlık olmuş sürüsünü toplamış. Vızıltının olduğu yere gelmiş ertesi günü orada bir şey görmüş hayvan işkembesi gibi. Bir yırtık. Dinlediklerimiz bunlar.”
- “Bizim dini bilgilerimize göre insanın defnedildikten sonra böyle hareketler yapması mümkün değil. Ama bunu anlatan kişiler gerçek (yaşamış kişiler).”
- “Cadıcılar da görüyormuş cadıyı. A…. D…’de bizim akrabalarda bir olay olmuş. Makedonya’dan S…. ’a yerleşmişler (torunları).”
- “Cadı kalkmış, koyunları öldürüyor demişler. Almışlar cadıcıyı. Gören kişi (her biri göremiyor) tüfekle vuruyormuş. Geldi tüfekle vurdu ama neyi vurdu görmedik. Bir daha da bu olay burda olmadı. Şu an torunları S…’da hayattadır.” (Anlatı sonu)
- Bu cadılı, cadı öldürmeli memorat bana biraz farklı bir coğrafyadan başka bir “hortlak musallatı” defetme memoratını hatırlattı inceden. Bitirmeden önce onu da anlatayım:
- Ardahan’da 1900’lerin başlarında yaşandığı rivayet edilen bu memorat, bana aktaran arkadaşımın dedesinin babasının başına gelmiş. Büyük dedenin bu mevzusu aile içinde senelerden beri anlatılagelirmiş.
- Bu büyük dedenin bir üvey amcası varmış. Oğlu ailesiyle birlikte kalırmış, kardeş gibi büyümüşler. Ama biraz geçimsiz olduğundan gürültüsü patırtısı eksik olmazmış bu akrabanın.
- Büyük dede çalışmak için köyden ayrılıp bir süre şehre gidiyor. Aylarca uzak kalıyor köyünden. O esnada bu geçimsiz akrabası (üvey amcasının oğlu) vefat etmiş, işten güçten cenaze haberini de geç almış. Vefat eden akrabayı vakit geçirmeksizin defnetmişler köyün mezarlığına.
- Cenazenin ardından bir-iki gece sonra, gecenin bir yarısı büyük dedenin evinin dışında köpekler havlamaya başlıyor. Hanımı “Kim geldi ki köpekler havlıyor?” diyerek pencereye seğirtiyor.
- Zifiri karanlıkta birinin belli belirsiz sakin sakin yürüyüp eve doğru geldiğini görüyor. Gecenin kör vaktinde komşu değil, tanıdık değil. Yürüyüşünden çıkaramıyor gelişini.
- Gelenin yürüyüşü bir tuhaf. El kol hareket etmiyor, ses çıkarmıyor, kapıya doğru yaklaşıyor. Kadın bir bakıyor ki bir-iki gün evvel defnettikleri akrabaları!
- Kadın: “Bu kabrinden çıkıp nasıl geldi?” diyerek kapıya gidiyor. Kapıyı aralayıp bakıyor, düşte zannediyor kendini. Adamın kanlı gözlerini görünce kapıyı hızla örtüp mertekle kapıyı kapatıyor. Kapıya dayanarak dua akıyor. Uyku sersemi hayal gördüğünü düşünüyor.
- Tam kapıdan ayrılacakken derin bir “güm”leme hem evi hem kapıyı sarsıyor. Derken bir kere daha. Bir daha vuruyor. Kadın her seferinde kapının zangırdadığını görüyor, korkusundan dua etmeye başlıyor.
- Hortlak bağırmaya başlıyor, çığlığı yeri göğü yıkıyor. Bir yandan da kapıyı yumrukluyor, arada “Açın!” diye bağırıyor. Kadın zangırdama kesilene kadar kapının dibine çöküp dua okuyor ağlıyor.
- Sabah ezanı okunmaya yakın kapının zangırdaması kesiliyor. Kadın korka korka tekrar pencereye doğru eğilip dışarıya bakıyor.
- Hortlak belli belirsiz yine elini kolunu sallamadan dümdüz yürüyüp mezarlığa doğru ilerliyor. Kadın uyuyamıyor. Sabah evinin yakınındaki ardiye misali çepeçevre dağılmış evlere gidip akrabalarına anlatıyor.
- Kadına inanmıyorlar. “Dünkü çığlık seslerini de mi duymadınız?” diye soruyor. Kimi derin uykuda, kimi de su içmeye kalkmış ama köpeklerin bağırıp ortalığı yıkması haricinde ses duymamış. Kadın, “Kapının zangırdadığını gördüm, sesini duydum yahu!” diye yeminler veriyor.
- “Köpekler sansara, tilkiye havlamışlardır sen de korkmuşsundur” diyorlar. Kadın bunun üzerine, atadan nineden duyduklarını anımsıyor. “Eğer yattığı yerde rahat yüzü görmemişse bu gece de gelecektir, bu gece taşlıkta bekleyin de geleni kendi gözlerinizle görün!” diyor.
- Gün akşam oluyor, kadının diğer akrabaları, daha doğrusu çoğu inanmadığından bir-iki kişi geliyor eve. Giriş kısmında, taşlıktaki sedirde oturup bekliyorlar. Yatsı okunuyor, vakit geçiyor. Kadın camdan bakıp duruyor.
- “Rüya gördün herhalde bacı” diye kadını teskin edip evlerine gitmek üzere hareketleniyorlar gelen giden yok diye. Kapıyı açtıkları sırada kadın parmağıyla mezarlık tarafını işaret ediyor. “Bakın! Bakın” diye bağırıyor.
- İşaret ettiği tarafta hakikaten bir adam var. Elleri kolları oynamadan dümdüz yürüyüp geliyor. Yaklaşınca selam veriyorlar ama ses etmiyor. Adam yaklaşınca ölen akrabaları olduğunu görüp eve geri giriyorlar korkuyla. “Biz mi benzettik?” diye şüphedeler ama halen.
- Kapıya yumruklar ardı sıra inip ev zangırdamaya başlayınca kilitliyorlar hemen. Hortlak evi yıkıyor. Bir yandan da bağırıp çığlık atrıyor. Sabah ezanı okunana kadar bu fasıla sürüyor. Sabah da mezarlığa geri gidişini seyrediyorlar sakin sakin yürüyerek.
- Diğer akrabalara aksediyor mevzu. İnanmayan gece evde kalarak yahut pencereden sarkarak hortlağın gelişine tanıklık ediyor. Her gece kapıya dayanıyor, içeri alınmak için yalvarıyor. İnsanlar çaresiz.
- Geceler dehşet. Yatsı okunduktan el ayak çekildikten sonra köpeklerin uluması baykuşların ötüşü arasında geliyor hortlak. Kapıyı yumrukluyor, bağırıp çağırıyor, çığlık atıyor, ezanla yürüyüp gidiyor.
- Sonrasını aktaran arkadaşın ağzından aktarıyorum: (Anlatı başı) “Dedem köye gelince söylemişler, senin üvey amcaoğlu her gece geliyor kapıya vuruyormuş kendini diye…”
- “Dedem babayiğit adam; kavgacı, gitmiş köyün imamına camiye söylemiş durumu, demiş ki imama ‘Gece kullanılmamış bir kürek bul gel’, gece geliyormuş çünkü.”
- “Gece oluyor, imam kürekle geliyor dedemle mezarlığa gidiyorlar, bekliyorlar. Yine üç sularında kalkıyor, dedem hortlağa sarılıp yere yıkıyor, imama bağırıyor: “Küreği ver” diye. İmam yok, kaçmış.”
- “Zar zor kürekle cenazenin kafasını kesiyor, bacaklarının arasına koyup tekrar defnediyor. Köye geliyor. Zaten o geceden sonra imamı gören yok köyü terk edip kaçmış.”
Bu flood da burada biter. Her ne kadr sürç-i lisan ettikse affola. İyi geceler efendim…
Can you be more specific about the content of your article? After reading it, I still have some doubts. Hope you can help me.