Flood'un Yayınlandığı Tarih:9 Nisan 2020 @ 11:47
-BOŞ MEZAR- Bir Sioux köyünde güzeller güzeli bir kız yaşardı. Kız evlilik çağına geldiğinde taliplileri anne ve babasına bıkkınlık getirdiler. Komşu kabilelerden dahi gençler kız ile evlenmek için her türlü yolu deniyorlardı. Ne var ki kızın evlilikte gönlü yoktu.
- Kızın güzelliğinde midir yoksa reddedilen taliplilerdeni birinin yaptırdığı kara büyüden mi bilinmez kız yatağa düştü. Günler haftalar geçti iyileşmedi. Babası onlarca şifacı çağırdı ama hiçbirinden fayda gelmedi. Anne ve babasını gözü yaşlı bırakıp gözlerini yumdu.
- Kıza en güzel giysilerini giydirdiler, güzel kokular sürdüler ve tabuta yerleştirdiler. Köyün dışındaki mezarlığa adet olduğu üzere dik bir şekilde yerleştirdiler. Zavallı anne ve baba o günden sonra hayatla olan bağlarını kopardılar. Atlarını ziynetlerini dağıttılar.
- Aradan bir yıl geçmişti. İnsanlar yaşlı çiftin yaslarına son vermelerini istiyor, kalan ömürlerini olabildiğince iyi geçirmelerini telkin ediyorlardı. Yaşlı çift ise kızlarına kavuşacakları günü bekliyorlardı. Her fırsatta mezarına gidip onunla dertleşiyorlardı.
- Aradan iki yıl geçmişti. Yaşlı çift ziyaretleri haftada bire indirmişlerdi ama yas tutmaya devam ediyorlardı. Bir gün bir başka kabileye mensup avcı bir çift avlanacakları menzile gitmek için onların köyünün yakınından geçmek zorunda kaldı. Karanlık basınca da kamp kurdular.
- Kamp kurdukları yer mezarlığın çok yakınındaydı. Kadın yemeği hazırladı, birlikte sofraya oturdular. O sırada kapıdaki köpekleri acı acı havlamaya başladı. Adam kalkıp çadırın kapısını araladı, kapıda bekleyen güzel giysilere bürünmüş bir kadındı. Yüzü de görünmüyordu.
- Adam kadına “Açmısınız, biz de yemek hazırlamıştık, size de ikram edebiliriz” dedi. kadın olumlu anlamda başını salladı. İçeri aldılar, ona da bir tabak yemek verdiler. Kendileri yemeklerini yediler fakat kadın tabağına dokunmuyordu. Utandığını düşünüp arkalarını döndüler.
- Bir müddet bekledikten sonra kontrol etmek için kadın yüzünü misafirine doğru döndü ama konuk gözden kaybolmuştu. Tabağa baktılar yemeğini bitirmişti. Avcı ve karısı burada keklik ve tavşanlar olduğu için konaklamaya devam ettiler. Ertesi gece gizemli misafirleri yine geldi.
- Bu kez dünkü çekingenliği yoktu onlarla oturdu onlarla birlikte yemek yedi. Yemek yerken örtüsü aralanmış, çürümüş etleri ev sahipleri tarafından görülmüştü. Adam “İlerdeki mezarlıkta genç bir kızın mezarını boş gördüm az önce, o sen misin?” diye sordu. Kız başıyla onayladı.
- “Sen kötü ruhlu bir ölü olamazsın, yoksa bizimle aynı sofrada oturmaz, bize kötülük ederdin. Sen arafta mı kaldın? Hayata dönmeye mi çalışıyorsun?” diye dordu. Kadın yine başıyla onayladı. Avcı şaman soyundandı. Kadına beklemesini söyledi ve bir merhem hazırlayıp döndü.
- “Bunu tüm vücuduna sür, yarın geldiğinde bakalım fayda ediyor mu? Ediyorsa eğer sana daha fazlasını hazırlayacağım.” diyerek merhemi uzattı. Gizemli kız kapıdan çıkıp gözden kayboldu. 3. gece yine yemek saatinde çadırın kapısında belirdi. Örtülerini aralamıştı bu kez.
- Adam deideki iyileşmeyi görmüştü ama yine de sordu “Merhem fayda etti mi?” dedi. Kız bu kez başını sallamadan, konuşarak cevap verdi. “Evet ve senden daha fazla merhem istiyorum” dedi. Adam yine merhem hazırladı kendisi dışarı çıktı ve karısı kızın tüm vücuduna sürdü.
- Kız dördüncü gün döndüğünde diğer insanlardan farsız görünüyordu. Adam onun bundan sonra ne yapmak istediğini sordu. “Aileme dönmek istiyorum, onları çok özledim. Benim için ağladıklarını çaresizce dinledim yıllardır” dedi. Adam bu işi uygun şekilde yapmak gerktiğini söyledi,
- Adam ve karısı çadırlarını toplayıp köyün hemen bitiiğindeki araziye kurdular. Kızın anne ve babasını buldular, yemeğe davet ettiler. Yaşlı çift garipsese de daveti kabul etti. Yemekler sofraya konduğu an köpek yine havlamaya başladı. Adam yaşlı çifte dönerek:
- “Sizi buraya çağırma maksadımız sadece yemek değildi. Sizi kaybettiğiniz çok değerli bir şeye kavuşturmak için davet ettik.” Yaşlı çift anlam veremedi. Adam “Kızınıza kavuşmak ister misniz?” diye sordu. Çift gözleri yaşlı “elbette, elbette” dediler. “O burada” dedi adam.
- Çadırın kapısı aralandı ve genç kız anne babasının yanına geldi. Üçü sarılıp iki yıldan fazla süren ayrılıklarına ağladılar. Kız onların acılarına şahit olmanın ölmekten daha ağır olduğunu anlattı. Arafta kalmasının, gidememesinin sebebi onların büyük sevgisiydi.
- Sevinç gözyaşları dinip sağlıklı düşünmeye başladıklarında artık köyde yaşamasının mümkün olmadığını gördüler. Ölümden geri geleni hoş karşılamayacak, onu yakarak öldüreceklerdi köylüler. Avcı onu ikinci karısı olarak alabileceğini söyledi, karısı da kız da kabul etti.
- Ne var ki ölümden alınan bir can vardı ve ölüme borçlu kalınmıştı. Avcı ve iki karısı uzaklara göç ettikten kısa süre sonra avcı bir kaza sonucu can verdi. Her iki kadın da başka adamlarla evlendiler. Kızın yeni kocası da pusuda öldürüldü. Kız o zaman lanetini fark etti.
- Ölümden geri gelmesi kendisine eş olanların hayatına mal oluyordu. O günden sonra bir daha evlenmedi. Avcıdan öğrendiği şamanlığı devam ettirmeye, insanlara şifa dağıtmaya başladı. Ölümü yenen merhemi ise asla kullanmadı. Çünkü ölü olan ölü kalmalıydı…
- Yıllar sonra yaşlanıp, ömrünü ikinci kez tamamlayacağı vakit köyünün yolunu tuttu. Boş mezarı onu bekliyordu. En güzel giysilerini giydi, örtülerini örtündü ve bir daha uyanmamak üzere ebedî istiratgâhında uykuya daldı…
Kaynak: Sioux Efsaneleri – Mc Laughlin