“Abi sen bu halkı hiç tanımıyorsun?”, “bizim halkımız kitabi analizlere uymaz”, “fildişi kulenden ahkam kesiyorsun”, gelin biraz deşelim:
- Öncelikle “halkımız” dediğiniz hangisi? İstanbul Ümraniye mi? Kadıköy mü? Lüleburgaz mı? Yozgat mı? Van mı? Ovacık mı? Hopa mı? Akşehir mi?
- Cami cemaati mi, hafta sonu rakı sofrasındaki ahali mi? Ankara 100. yıl halkı mı? Mamak mı? Çay yolu mu? Cebeci mi? Keçiören mi, Hoşdere mi?
- Türkiye’de homojen tek bir halk mı var? 80 milyonluk bir ülke burası. 80 bin milyon kültür var.”Halk” diye koskocaman bir soyutlama olur mu?
- Gelin biraz bu halkın oy verme eğilimlerini analiz edelim.. Buradan hem referanduma, hem de bambaşka türlü bir analitik bakışa ulaşacağız.
- Türkiye’de neo-liberal kapitalizmin yıkıcı etkileri 1980’lerde başlıyor: Toplumun geleneksel bütün yapıları dağılma sürecine giriyor.
- Buna eşlik eden göç olgusu var. Türkiye’de tarım destekleme politikalarından vazgeçme, gümrük duvarlarını indirme kentlere hücumu tetikliyor
- Milyonlarca insan nesillerdir alışık olduğu ilişkilerden kopararak kent varoşlarına yığılırken onları koruyacak tüm kurumlar hızla çözülüyor
- Köyler kasabalar ıssızlaşırken nüfusun yaklaşık 1/4’ü İstanbul’a yığılıyor; tarım işçiliğinden kopuyor hizmet sektörüne ucuz emek oluyor
- Böylece oy davranışlarında çok temel bir değişim başlıyor, geleneksel parti bağlılığı azalıyor, pragmatik oy eğilimleri ortaya çıkıyor.
- Bu sayede tek bir jenerasyonun içinde aynı insanlar kolayca partiden partiye geçiş yapıyor, neredeyse her seçimde başka partiye oy veriyor.
- Oy vermek artık bir siyasal tavır filan değildir. Bütün 80 ve 90’lar boyunca oy, pazarda satılığa çıkarılan bir metadır.
- 2000’lerin başındaki ağır krizde bu süreç bitiyor. (Bir döngü tamamlanıyor) Oylar 2002 seçimlerinde 18 parti ve bağımsızlara dağılıyor.
- 16 parti baraj altında kalıyor; barajı aşan oy sayısı %55 civarındadır. (Başka bir deyişle %45 oy “yanlış” adrese gitmiştir.)
- 2001 çok ağır bir kriz, milyonlarca insanı işsiz ve güvencesiz bırakıyor, kamu hizmeti alamaz hale getiriyor. Meclis dışında kalma lüksü yok
- 2002’de iktidara gelen AKP bu dönemde vahşi kapitalizmin savurduğu milyonlarca insana geleneksel kamusal düzenin dışında hizmet götürüyor.
- Mahalle dayanışması, işsize, yoksula (“makarna kömür” yardımı diye çok aşağılanan) yardımlar, sağlık / cenaze hizmetleri, yol, altyapı
- Bedava ders kitabı, işsize iş (güvencesiz, müvencesiz, taşeron, maşeron), ilaçta ciddi indirim, vs.. Ayrıca varoş kadınını sosyalleştiriyor:
- Bütün partiler içinde gençlik ve kadın teşkilatı en çok çalışan parti AKP oluyor. Böylece 80 ve 90’ların dağınık oyları konsolide oluyor
- Bu arada 1970’lerdeki kısacık dönemde (her nedense) “sol” bir parti olduğu inancı doğuran CHP, geleneksel merkez sağın rolünü üstleniyor.
- Kendilerine özgü siyasal söylemleri olan MHP ve HDP bir yana, oylar 2002 sonrası bir tarafta CHP, diğer tarafta AKP’de konsolide oluyor
- Oy geçişleri 2002-2015 döneminde CHP: %19’dan %26, AKP: %34’den %49. Biri 7, diğeri 15 puan. Bu arada 2009 krizi yaşandığını unutmayalım.
- CHP dünya siyasal literatürüne geçen bir performans gösteriyor. 15 sene boyunca iktidar yıpranması denen olguya rağmen 7 puan kazanabiliyor
- (zaman unsurunu bir tarafa bırakıp) döngülere bakalım: 1945-1971: Önce DP, sonra AP tek parti dönemi (arada kısa bir AP-CHP koalisyonu var)
- 1973-1980: Koalisyonlar dönemi; CHP-MSP, 1. ve 2. MC’ler, CHP ve AP azınlık hükümetleri.
- 1983-1991: ANAP tek parti dönemi, 1991-2002 koalisyonlar dönemi: DYP-SHP, DYP-ANAP, RP-DYP, DSP-DTP-ANAP, DSP-MHP-ANAP,
- 2002 sonrası AKP tek parti dönemi. (Bu dönemin sosyal arka planını yukarıda çok kabaca özetledim).
- Görüldüğü gibi, tek parti ve koalisyon dönemleri birbirini takip eder. Bu arada Türkiye olağanüstü bir demografik değişimden geçer.
- Nüfusu 20 milyondan 80 milyona gelir. Köy /kent oranları tam tersine döner. Dünya ile temasta kozmopolit kültüre sahip bir orta sınıf doğar
- Birbirinden habersiz köylü toplulukları büyük kent varoşlarına yığılır ve birbirlerinden “haberdar” olurlar.
- Haberdar olmayanlar hala tek bir köylü topluluğunun yaşadığını zannediyorlar. Dünya ile doğrudan temastaki kesimleri saymıyorum bile
- Hiç bilinmeyen meslekler doğar, yeni ve vahşi kapitalizmin etkisiyle keskinleşen yeni sınıflaşmalar oluşur. Kültürel yarılmalar ortaya çıkar
- Sadece son 15 seneyi ele alalım: İstanbul nüfusu ikiye katladı. Ticaret, borçlar, tüketim, internet kullanımı, aklınıza ne geliyorsa
- Bu olağanüstü değişimde oy verme eğilimlerinin donup kaldığını zannetmek gülünçtür. Tıpkı Fukuyama’nın “tarihin sonu” tezi.
- 2015’de 2002’de başlayan bir döngü tamamlandı. O günden bugüne yaşananları düşünelim: Terör saldırıları, darbe girişimi, TL’nin çöküşü,
- yüz bin civarında insanın kamudan atılması, proje liseleri, imam hatipleştirmeler, akademisyenlerin atılması, “kentsel dönüşüm”,
- Bütün bunlar oldu ve hiç bir etkisi olmadı öyle mi? %kırk dokuz buçuk AKP tabanında konsolide oldu ve tarihin sonu geldi, öyle mi?
- Dünyaya meteor da düşse, uzaylı istilası olsa bu “kömürcü, makarnacı takımı” asker gibi mota mot oy kullanacak, öyle mi?
- Kahve ağzıyla “sen bu halkı tayanımıyosun hocammmmmm” düzeyini biraz aşıp baktığınızda olağanüstü değişimler olduğunu görüyorsunuz
- Hem döngüsel değişim, hem tarihsel bir yol ayrımında tarihsel bir kırılma, hem 1980’den, 1990’lardan, 2001-02’den daha şiddetli bir çözülme
- hem kapitalizmin (bence) nihai krizinden bir türlü çıkamayan dünyada olağanüstü değişim, hem “serbest ticaretin” sonu hem yeni küresel düzen
- Bütün bu etkileri alt alta toplayın, çarpın, eşitliğin bu tarafında ne kaldı? Hiç bir şey bilmiyorsanız toplumdaki memnuniyetsizliğe bakın
- Zannediyor musunuz ki bütün o kadın/çocuk tacizlerinden, dağılan milli eğitimden, her gün gelen polis/asker ölüm haberlerinden,
- “90 yıllık parantez kapatıyoruzzzzzz” çığlıklarından, Atatürk heykelinin kamyon sırtında götürülmesinden, ana akım medyanın mevcut tavrından
- yerlerde sürüklenen akademisyenlerden, mecliste anayasa görüşmelerinin seyrinde yaşananlardan bir tek siz, “beyaz türkler” rahatsızsınız?
- O “makarnacı, kömürcü” diye aşağıladıklarınız olan biteni oh olsun diye mi seyrediyor sanıyorsunuz?

Eğer öyle sanıyorsanız asıl siz çıkın fildişi kulelerinizden. Fazla tepeden bir bakış bu.


Pelikan Grubu | Pelikancılar Kimdir?
Menzil Tarikatı; Gavs Kimdir? Nasıl Çalışırlar? Mal Varlıkları Nedir?
Serkan Kurtuluş Kimdir?
Kesinleşmiş Cezanın ne kadarı Cezaevinde yatılır! (‘Cezamın yatarı ne Avgat Bey?’)
Corona Virüsü
Yeşil kod adlı; Mahmut Yıldırım Yaşıyor mu?
Türkiye’deki Cezaevi Tür ve Tipleri hakkında pratik bilgiler!
Kur’an-ı Kerim’de Bilim ile İlgili Ayetler? (‘Kur’an bilime yönlendirir!’)
Erkekler neden mesaj yazmaz? Kızlar neden mesaj atmaz?
Akp’nin Yasadışı silahlı eğitim kampları! (‘İç Savaş Hazırlığı, Görüntüler – İddialar’)
Osmanlıca Küfür
Twin Flame
Atatürk’ün dedesi kimdir? | Soy Ağacı
Dr. Mehmet Öz; Corona Virüsü
Türkiye Yunanistan Askeri Gücü Karşılaştırması
David Rockefeller, Servetinin sınırlarına yolculuk! Ve Türkiye’deki Temsilcileri!
Adolf Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in Sözleri
Şehidimiz Var; Albay Okan Altınay
Rabıta Nedir? Nasıl Yapılır?
Ölün İstiyorum Artık | Nejat İşler