Post-truth politics’le (hakikat dışı siyaset) ilgili bir kaç ilave daha: Komplo teorilerine aşırı düşkünlük ve toplum bilimlerin yadsınması.
- Toplum bilimler derken, sosyoloji, tarih, sosyal psikoloji gibi konusu insan kitleleri olan disiplinleri kast ediyorum.
- Olan biteni bu bilimsel disiplinler yerine komplolar ve paranoyak şüphecilikle izah etmeye çalışmak: İllüminati, masonlar, siyonistler, vs..
- Herkesi birilerinin adamı zannetme, dünyayı bir masanın etrafında oturan adamlar yönetiyor zannı,kişileri ezoterik güçlerin yönettiği inancı
- “Gerçek Paul Mc Cartney ölmüştü, şimdiki sahtesi”, “Amerikalılar aya gitmedi”, “John Lennon KGB ajanıydı”, “Elvis ölmedi”, vs..
- “Bize söylenen… aslında” mantığı. Bu mantığa göre toplumların değişim ve ilerleme yasaları yok, sınıflar yok, iktisadi dinamik yok
- Bir masanın etrafında oturmuş gizemli adamlar var. Düğmeye basıyorlar, hoppp kurlar çöküyor, hükemetler devriliyor, savaşlar çıkıyor.
- Bu tip komplocu düşünme, genellikle aşırı sağcı lider ve örgütlere özgüdür. Nutuklarında hep bir düşman vardır: “Ötekiler.”
- Onlar ötekiler; gizli güçleri ve niyetleri var, karanlık insanlar, kötüler. Bu tarafta da “biz” varız. Sınıfsız, kimliksiz, yekpare bir grup
- Başımızda da çobanımız; bize iyinin, kötünün ne olduğunu o söyleyecek. Bu kötü niyetli, kötücül güçlere sahip ötekilere karşı bizi koruyacak
- Bu komplocu / toptancı paranoyak düşünmenin sonucu, önce hakikat dışı siyaset, sonra öfke ve nefret dili ve nihayetinde savaşlar, katliamlar