Korku Hikayesi; Direkteki Korsan (‘Gemiden Atlayan fareler dahi kurtulamadı!’)

Vakit geldi! Korku floodu başlıyor. Gecenin mevzusu: “Direkteki Korsan”. Ege adalarında, denizlerde geçen korkulu bir mevzu. Uyuyan uyuysun sabah okusun. Başlıyoruz!

  • Akdeniz’in korsanı, deniz şakisi meşhurdur. Olayın geçtiği dönemde, 18. yüzyılın (1700’ler) başlarında Ege adaları civarında, hülasa Akdeniz’de hayli dehşetli bir korsan peyda olmuştur.
  • Ege adalarındaki Rumları, korsanları, bıçaklı kavgalarını Bıçakçı Petri floodunda anlatmıştım. (Kabadayı Hikayesi; Galata Canavarı Bıçakçı Petri!) Bu korsan da ada ahalisinden. Bıçağından kan eksik olmaz bu korsanın asıl adını kimseler bilmiyor. Bir meyhane kavgasından kalma izden ötürü “Burunsuz Korsan” diyorlar.
  • Kendi adamlarının “Burunsuz Kaptan” dediği bu gözü dönmüş şaki zaman zaman karaya dahi muvasalat olup köy basan, kız kaçıran biri. Denizde yakaladıklarının ise vay haline! Pençesine düşenler boğulmayı yahut saklandıkları gemi kalıntılarıyla birlikte yanmayı göze alır.
  • Burunsuz Korsan ilk türediği zamanlarda baskınlardan ötürü kendine fazla güvenmektedir. Bu nedenle kaynağı meçhul bir cesaretle aranırken belaya çattığını geç fark eder. Denk geldiği bir Osmanlı kalyonu gemisini batırır, kendisini zincire vurup İstanbul’a götürür.
  • Burunsuz Korsan ayağının tozuyla Tersane Zindanı’nı boylar. Zindanın parmaklıkları kendisini zaptedecek yerde azgınlığını kamçılar. Burada yedi düvelden tutulup getirilmiş kendine benzer kimselerden bir çete teşkil eder.
  • Tersane zindanı’na mahkumlara balık getirip götüren Rum balıkçılardan birini ayartırlar. Zindanın bekçilerinin gafil bir anınını kollayıp denk getirince firar ederler. O esnada denize açılacak bir geminin ambarında Adaların yolunu tutarlar.
  • Burunsuz Korsan saldırılarını vurgunlarını arttırır. Zalimleşip dehşet saçtıkça namı yayılır. Kendisine adalı korsanlardan pek çok kişi katılır. Köy baskınlarını da sürdürür. Ancak bu sefer pervasız değildir.
  • Kendisine ada ahalisinden geniş bir casus ve yatak ağı tesis eder. Böylece en iyi ganimeti elde eder, donanmayla burun buruna gelmemeye çalışır, saklanır öyle saldırır. Annelerin çocuklarına geceleri anlattığı ürkünç hikayelerin en bilindik ismidir, şeytan gibi her yerdedir.
  • Tersane Zindanı’nda geçen günlerinden dolayı ekseriyetle Türk gemilerini vuruyor. Ganimet olmasa dahi sırf yolcu gemisi olsa da eline geçirdiklerini öldürmekten, tecavüzden usanmıyor. Gemiler onun yüzünden limandan tek başına çıkamıyor.
  • O zaman tabi meşhur Nevşehirli Damat İbrahim Paşa yeni sadrazam olmuş. Kıyı kalelerine, limanlara, donanmaya emir üstüne emir gidiyor. Burunsuz Korsan’ın ölüsü isteniyor. Hatta adalar ahalisine bile onu saklayan olursa idamdan sakınılmayacağı duyuruluyor.
  • Burunsuz Korsan bir gün artık donanma takibinden mi yılmış, yahut yüklü bir ganimet mi elde etmiş bilinmez, Mikonos adası taraflarında küçük bir adada meyhaneye iniyor adamlarıyla. İçki, kadın, küfür, beddua, ölüm, tehdit gırla…
  • Bunlar gecenin köründe içmeyi sürdürürken, gemide bıraktıkları bir avuç tayfadan biri koşarak meyhaneye gelmiş. Limana bir geminin yanaştığını söylemiş, bayrağı belirsiz, yabancı memleket kalyonlarından biri. Bunlar anında ayaklanmış.
  • “Osmanlı bayraksız sancaksız kimseye sezdirmeden üstümüze mi vardı?” diye silahlarını kapıp yarı sarhoş yarı ayık limana inmişler. Gerçekten de yelkenleri rüzgarda şişen bir kalyon var. Ancak yan yan karaya doğru ilerliyormuş, sanki sürüklenir gibi.
  • Korsanlar tek kelime etmeden sessiz sedasız seyrediyorlarmış kalyonu. Kalyon yan yan gelip karaya oturmuş, yana yıkılmış. Kılıçları, bıçakları, piştovları hazır gemiye yanaşmışlar. Karanlıktan içinde insan olup olmadığı anlaşılmadığından meşaleler, fenerler getirilmiş.
  • Gemi sanki su dibinden çıkıp öyle yüzüyormuş gibi. Yelkenler yağmura tutulmuşçasına ıslak. Geminin her yanında yosunlar var, yosun kokusu rahatsız ediyor o derece kesif. Gemide görünürde kimse yok. “Hastalıktan mı terk ettiler acaba” diyorlar.
  • Geminin topları yerinde, eşya yüklü. Kancalı ipleri getirip geminin güvertesine çıkmışlar. Burunsuz Korsan şanına leke sürmemek için güverteye çıkmış adam adamlarının gerisinde. İlk başta karanlıkta hiçbir şey belli olmuyor. Işıklar getirildiğinde dehşetle karşılaşıyorlar.
  • İnsanlar güvertenin orasına burasına sığınmış, Korkuyla bir şeylerden saklanmaya çalışmış gibi. Elbiseleri yeni gibi ancak ıslak. Gövdeleri, derileri tuzla kaplı, kuru kadavraya dönüşmüş. Gördükleri duydukları hiçbir musibetin alametine benzemiyormuş.
  • O esnada Osmanlı, donanma, tuzak vb. düşünceleri havaya karışmış. Gördükleri tuhaf cesetler karşısında: “Biz neyle karşılaştık” demeye başlamışlar. Dua edenler, güverteden sessiz sedasız geri inenler falan var.
  • Burunsuz sıyırmış belinden kılıcını gürlemiş: “Gemiden ayrılanın leşini yere sererim!” diye. Topları, bulabildikleri yükleri indirmenin peşindeler ama ambara vs. bakmaya cesaret edemiyorlar, kapaklar, kapılar kapalı hep. “güvertede bunlar varsa orada neler vardır” diyorlar.
  • Burunsuz Korsan’ın zoruyla geminin kuytu köşelerine bakmaya başlamışlar. Cesetler birilerinden saklanmaya çalışır gibi, dip dibe, en gizli köşelerde.
  • Gemide dolaşırlarken kendi kendine konuşan birinin sesini duyuyorlar. Adam sağlam görünüyor ama zayıflamış, susuzluktan dudakları çatlamış. Kendini geminin kafeslerinden birine kilitlemiş. Bir yanında kılıca sarılı belli belirsiz bir bayrak var, bir yanında bir deri parçası.
  • Adama seslenince adamın gözleri parlıyor. Rumca konuşuyor ama aksanı değişik. “Bizi buldunuz mu? Adamlarımdan kurtulan var mı?” diye kesintisiz sorular soruyor. Kaptana haber veriyorlar.
  • Kaptan gelmiş hemen adamın konuşmasını dinlemiş. Adalı Rumlardan ancak İtalya, Sicilya taraflarında gezinenlerin aksanıyla konuşuyormuş, anlıyor adamın dediğini. Kafesi açtırmış. Bayrağa bakınca adamı görmediği halde tanımış.
  • Adam Teselya, Arnavutluk kıyıları, İtalya vs. o civarda dolaşan, oralarda korsanlık yapan biri, bayrağından tanımış. Nasıl sürüklendiklerini, adamlarına neler olduğunu sormuş. Karşılıklı konuşuyorlar ama sağda solda gölgeler oynuyor, yosun kokusu her yere sinmiş vs. endişeliler.
  • Burunsuz ahvallerini sorunca o kaptan yerdeki deri parçasını göstermiş: “Bizi bu harita yaktı. Bir hazinenin peşine düştük. Aynaroz adasına kadar izini sürdük. Bulduğumuz şey bizi bu hale getirdi.” Adam nefes almadan konuşuyormuş.
  • “Denizden geldiler. Olduğumuz yerde duruyorken fırtınaya tutulduk. Denize atlayanlar kurtulamadı. Güvertede kim nereye saklandıysa buldular. Ben kafese girmesem ben de kurtulamazdım” demiş. Sonra susmuş, takriben de oracıkta ruhunu teslim etmiş.
  • Gemide sağlam kalanları ertesi gün kendi gemilerine taşımışlar veya adada satmışlar. Haritaya kaptan el koymuş. “Kesin hazineyi buldular, yolda hastalıktan kırıldılar, kimse almasın diye böyle bir yalan uydurdular” diye düşünüyormuş.
  • Adamlarına haritadan hiç bahsetmeden kendince tetkike başlamış. Harita gerçekten de Aynaroz civarına işaret ediyor. Denize bakan tarafta, kıyıda, harabe bir manastır olduğu bilgisi yazılı. Üstüne “Viran Manastır” yazıyor. Üstü işaretlenmiş.
  • Ada ahalisine Aynoroz’dan keşiş tanıdıkları olup olmadıklarını soruyormuş. En son ücra bir adada, ücra bir manastırın ismini vermişler. Büyükçe bir adada bazı keşişlerin inziva için gittikleri, sürgün yerinden beter bir ada.
  • Tayfaların yarısı niyetini anlayamamış. “günah falan çıkaracak” düşünceleri, diğer tayfaların o gece tanık oldukları muhabbetlerin bire bin katılarak anlatılması neticesinde kaybolmuş. Başlarına iş almak istemiyorlar ama Burunsuz korsandan da korkuyorlar.
  • Yaz zamanı ancak o gün denk geldikleri hayli kapalı bir havada, kasvetten boğulurken o inziva adasına uğramışlar. Kaptan haritayı alıp tek başına ziyaret ediyor manastırı. Üç keşiş var. En yaşlısı aradığı keşiş.
  • Keşiş ziyadesiyle mutaassıp. Aynaroz’da bile durmayıp en gözlerden uzak bu mütevazı manastıra gelmiş, ömrünü orada nihayetlendirecek. Burunsuzun görünüşünden ve hissettirdiğinden hiç hazzetmemiş.
  • Burunsuz Kaptan, Aynaroz Manastırları’na bağışta bulunacağı söyleyerek adamı yardıma zar zor ikna etmiş. Keşiş haritaya bakmış. Viran manastır yazısını görünce kaşlarını çatmış: “Bu haritayı kim çizdi? Sen nereden biliyorsun burayı?” diye sormuş.
  • Burunsuz keşişlerin halinden, manastırın kasvetinden ürkerek belki ömrünce ilk defa yalansız, birkaç gece önce yaşadığı olayı anlatmış. Keşiş sözünü kesmeden dinlemiş. Sonra viran manastırın hikayesini anlatmaya başlamış.
  • Kendisinin gençliğinde, Aynoroz’a ilk gittiğinde dahi o manastır harabesiyle ilgili ürkütücü hadiseler anlatılırmış. Adı dahi anılmazmış ve yine kendisinden çok önce terk edilmiş.
  • Terk edilme nedeni şu: Orada bir kitaplık bulunuyormuş bir keşişin getirdiği. Keşişin vefatından sonra kitaplar kalmış. Manastıra taşınacakları sırada o kitaplardan biri yüzünden bazı gençlerde delirmeler, ani ölümler vs. meydana gelmiş.
  • Sonra sadece o kitabı manastırda bırakıp, oradaki diğer normal kitapları daha büyük başka bir manastıra taşıyıp orayı terk etmişler. Keşiş uyarmış: “Orada aradığınız şey yok. Ömrünüzü hiç edersiniz.” demiş.
  • Burunsuz Korsan bilgiyi öğrendikten sonra manastırdan ayrılıp gemiye dönmüş. Aynaroz’a kırmış dümeni. Tayfalar: “Osmanlı bulur” falan diye mırın kırın etmişler ama hiçbirini dinlememiş.
  • Günler sonra İstanbul’a bir haber ulaşmış. “Burunsuz Korsan ve melun gemisi zapt edildi” diye. O güne kadar defalarca şayialar çıktığından ahali kulak asmamış. Lakin bir harp gemisinin ardında sürüklenerek getirilen delik deşik kara suretli kalyon ahaliyi kıyıya dökmüş.
  • Gemiden üstü örtülü bir adamı, kollarında zincirlerle indirip alelacele mahzene kapatmışlar, Kurşunlu Mahzen’e. Sadrazam’a haber gitmiş: “Burunsuz’u bulduk lakin pek garip bir hal vardır” diye. Sağa sola görünmeden gizlice kalkıp gelmiş Kurşunlu Mahzen’e.
  • Burunsuz tıpkı o gemide bulduğu kaptanın vaziyetindeymiş. Bulduğu haritadan itibaren yaşadıklarını anlatmış. O konuştukça mahzenin gölgeleri uzamış, içeridekilerin yürekleri kararmış.
  • Korsan, Aynoroz’a gittiğinde o terk edilmiş, yolu dahi kaybolmuş manastırı bulmuş. Manastırın mahzeninde demirden kapaklı, üstüne Rumca: “Denizdekilerin Aslı” yazılıymış. Duvara zincirli kitaba dokunduktan sonra kıyamet başlamış.
  • “Gemiye kadar izlediler. Atlayan fareler dahi kurtulamadı.” diyormuş. Bölgede dolaşan Osmanlı gemisi demirli korsan gemisine rastladığında (harap vaziyetteymiş) Burunsuz’u da gemideki kafese kendini kitlemiş vaziyette bulmuşlar.
  • Sadrazamın emriyle olayın üstü kapanmış. Burunsuz’un Eğriboz’da yakalandığı söylenerek kendi kalyonunun direğine asılarak idam edilmesini emretmiş. Cesedin günlerce asılı kaldıktan sonra kaybolmasının esrarına kimse akıl sır erdirememiş.

Bu hikaye hem kurgu hem gerçek. Gerçek kısmı İst. Ans. Burunsuz Korsan maddesinde. Kurgu kısmı da usta Lovecraf’ın ilham üfürmesi. Başka korkulu, tarihli floodlarda görüşmek üzere. Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola. İyi geceler efendim…

Bu Konu, Mehmet Berk Yaltırık @SonGulyabani Kullanıcı adıyla paylaşımlar yapan, bir Twitter hesabının, paylaşımlarından derlenerek oluşturulmuştur…

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster
mutlakaoku.com | Pdf Kitap İndir | Telecharger Livre GratuitDescargar Libros Gratis | Free pdf download | Kostenlose eBooks |
0
Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Yaz Mutlaka Okunsun...x