Ergenekon, Balyoz Sanıkları ile 15 Temmuz Sanıklarının Karşılaştırılması!

Sincan Cezaevi kampüsü içerisinde inşa edilen duruşma salonlarında 17. Ağır Ceza Mahkemesinde Genelkurmay Karargahı Çatı Davası ve 4. Ağır Ceza Mahkemesinde Akıncı Üssü Davası gibi sanık sayısı fazla olan davalar görülüyor.

  • Her konuda olduğu gibi bu mevzuda da birbirinin kopyası halindeki sözde basın-yayın organlarının yanıltıcı haberleriyle zehirlenen kamuoyunda, sanki normal koşullarda adil bir yargılama yapılıyor ve sonucunda suçlular cezalandırılacak, masumlar aklanacak algısı oluşturuluyor.
  • İşin aslının hiç de öyle olmadığını en iyi sanıklar, yakınları ve avukatları biliyor tabii ki. Ama maalesef onlar da haykırışlarını duyuracak mecra bulamadıklarından sesleri dar bir çevre dışında duyulmuyor.
  • Bir işaretiyle vatani hizmetini yapan 2 Mehmetçiğin, vazifesi olmadığı halde, eğilip ayakkabısını sildiği emekli generalle, ayakkabı bağcıkları sökülmüş, kelepçeli olarak jandarmalar arasında duruşmaya getirilen generalin aynı koşullarda yargılandığını kim iddia edebilir.

  • Hanfendinin ifadesiyle Silivri’de çadır kurdular, eylemler yaptılar, barikatları yıktılar. Kimse onları linç etmedi, hakaret etmedi, aşağılamadı, küfretmedi. Demokratik haklarını kullandılar ve masumiyetine inandıkları kocalarına destek olabildiler.

  • Halbuki suçlamalar benzer olduğu halde bugünün duruşmalarında sanık yakınlarının gösteri yapması, çadır kurması bir yana, tam tersine parti teşkilatlarından görevlendirilip vardiyalar halinde Sincan’a getirilenler sanıklara sataşıyor, yakınlarına hakaretler ediyor.

  • Duruşma salonuna girmek için göstericilerin arasından geçmek zorunda olan avukatlar demoralize edilirken hakim ve savcılar psikolojik baskı altına alınıyor. Nöbetleşe duruşmalara katılan bakan ve vekiller, üst düzey parti yöneticileri, mahkeme heyetine adeta gözdağı veriyor.
  • Duruşma salonunda müştekiler bölümünün sanıkların hemen yanında olması da ayrı bir handikap. Zira müşteki olmayan müştekiler de var. Gerçekten yakınını yitirmiş, acısı olanlara sanıklar da üzülüyor ver acılarına saygı duyuyor, savunmalarında başsağlığı diliyorlar.
  • Bir de gündüz kuşağı TV programlarının ücretli seyircileri gibi yevmiyeli sözde müştekiler var. Bunlar gününe göre farklı birinin yakını ve farklı bir müşteki rolü üstleniyorlar. Parti yöneticilerinden bunu organize eden görevliler var.
  • Duruşma başlamadan müşteki bölümüne gelip bu figüranlara o gün kimin yakını gibi davranacaklarını, kim savunmasını yaparken nasıl sataşacaklarını yazılı not şeklinde veriyorlar. Ama bazen herkesi güldüren karışıklıklar da olmuyor değil.
  • İşkenceye maruz kalanların savunmasında bunları anlattığı zamanlarda salonda zehir gibi acı bir hava oluşuyor. Hakim ve savcıların bile gözleri doluyor, ezberleri bozuluyor. İşte tam bu arada ya sarayın avukatı kalkıp hakaret dozu yüksek bir sataşma ile salonda oluşan  havayı dağıtıyor; ya da figüranlardan birisi, nöbetçi milletvekilinin bakışından mesajı alarak fırlayıp sinkaflı küfürler etmeye başlıyor. Savunma yapan veya avukatı bunun tutanağa geçirilmesini istese de mahkeme başkanı “kimin yaptığını göremedim” deyip kapatıyor mevzuyu.
  • Sanıkları yıpratmak için kasıtlı bir program uygulanıyor. 9-9.30’da başlayacak duruşma için sanıklar sabah 4.30-5’ten itibaren odalarından alınıyor. Tabii ki bu saatte hazır olmak için de en az 1 saat önceden kalkıp soğuk suyla tıraş olmak, kahvaltı yapıp giyinmek lazım.
  • Odalarından alınanlar cezaevi nezarethanesinde 7.30-8’e kadar, yeterli oturak olmadığından, çoğu ayakta, kışın ayazında, yazın sıcağında mahkemeye götürülmeyi bekliyor. Mahkeme salonuna götürüldüklerinde de 1-2 saat cezaevindekinden daha kötü koşullarda bekletiliyorlar.
  • Yani duruşma başladığında 4-5 saattir insani olmayan koşullarda bekletilmiş ve bezdirilmiş oluyorlar. Öğle arasında hiç değişmeyen kumanya: sandviç ekmek arasında kaşar ve bazen meyve suyundan oluşan şampiyonların menüsü.
  • Öğleden sonraki celse geç saatlere kadar devam ediyor. Mahkeme heyeti savunması hazır olmayan veya avukatı bulunmayan sanıkları da savunma yapmaya zorluyor.
  • Akşam geç saatte biten duruşmadan sonra önce mahkeme nezaretinde, ardından cezaevi nezaretinde bekletilen sanıklar  gece 8-9 gibi odalarına getiriliyor. 23.30’da getirilip sabah yine 4.30-5’te götürüldükleri hiç de az değil. Bu tempoda 3-4 hafta devam eden duruşmalara katılmanın ne kadar yorucu olduğunu hayal edebilirsiniz.
  • Bu nedenle zaman zaman ertesi günkü duruşmadan vareste tutulmak için dilekçe veriyorlar. Dilekçe verenlerin listesinin mahkeme tarafından yazıyla cezaevi yönetimine bildirilmesi gerekiyor. Ama ne hikmetse bu işlem hep aksıyor.
  • Dilekçe vermenin huzuruyla uyurken kapı aniden açılıp duruşmaya gideceği söylenir. Vareste dilekçesi verdiğini söylese de nafile. Hazırlanıp beklemediği için bir de fırça yedikten sonra cezaevi nezaretinde 3 saat tutulup tekrar odasına getirilir. Güne güzel bir başlangıç!
  • Hal böyle iken tutukluluğunun önemli bir kısmını askeri cezaevlerinde orduevi kalitesinde, cezaevi komutanını azarlayarak, emeklilik kursları alarak, gazetecilerle çınarın altında doğum günü partisi yaparak geçirenlerin “ama biz de yattık” türünden laflarına sadece gülüyorum.

Kimseyle mağduriyet yarıştırıyor değilim. Ama herkesin birazcık da olsa insaflı olmasını bekliyorum. Gözaltından çıktığında iyi muamele ettiği için polise teşekkür edenler bugün işkenceye uğrayanlara “Biz de o yollardan geçtik” dediğinde komik oluyor. Bilsinler istedim.

Bu Konu, Cafer Topkaya @c_topkaya Kullanıcı adıyla paylaşımlar yapan, bir Twitter hesabının, paylaşımlarından derlenerek oluşturulmuştur…

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster
mutlakaoku.com | Pdf Kitap İndir | Telecharger Livre GratuitDescargar Libros Gratis | Free pdf download | Kostenlose eBooks |
0
Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Yaz Mutlaka Okunsun...x