Amerikan Adalet Sistemi; Calvin Willis’in Hikayesi

Takvim yaprakları 11 Temmuz 1981’i gösterirken Shreveport, Louisiana’da yaşayan 22 yaşındaki siyahi Amerikalı Calvin Willis, sevdiği kadınla evli, 2 yaşındaki bir kız çocuğunun ve henüz annesinin karnındaki bir erkek çocuğunun babası, mutlu bir genç adamdı.

  • “Oğlumuz babasının kanalizasyoncu olduğunu görmesin.” diyerek belediyedeki işinden ayrılmış, uzun yol şoförü olmak için o gün yazılı sınava girecekti. O sabah duşunu aldı, karısına sarılıp kızını öptü ve evden ayrıldı. Sınavı iyi geçmişti, haftaya direksiyon sınavına girecekti.
  • Sınavdan çıktıktan sonra, bir gün önce anneannesinin söylediği aklına geldi. İçinde polis merkezinin de bulunduğu Belediye Binası’na uğradı ve hayatını tümüyle değiştirecek cümleyi kurdu: “Merhabalar ben Calvin Willis, beni görmek istemişsiniz.”

  • “Pazartesi gecesi neredeydiniz?” diye sordu dedektif. “Gece yarısından önce gel, demişti karım. 8’e kadar Gerald ve Jerome adlı arkadaşlarımlaydım. Sonra Cam Şapka Barı’nda bira içtik. Döndüğümde karım saate baktı, 11.55’ti. Aferin, saatinde geldin dedi.” diye cevapladı Calvin.
  • – O gece ayağındaki ayakkabıları hatırlıyor musun?”
    – Elbette, bej renkli deri bağcıklı ayakkabı.
    – Kovboy çizmesi olmadığına emin misin?
    – Tabii eminim.
    – Ya başındaki kovboy şapkası?
    – Ne şapkası? Geçen kıştan beri şapka takmadım.
  • Calvin endişelenmeye başladı. Bir şeyler değişmişti ama hala polisin sorguladığı bir siyahi olmak kolay değildi. Suçun çocuk istismarı olduğunu öğrenince “Karım hamile. Bir kızım var. Evleninceye dek, üç kızla birlikte oldum. Kimsenin ırzına geçmeye ihtiyacım yok.” diyebildi.
  • 9 Temmuz gecesi Calvin’in evinin yakınlarındaki bir evde 10, 9 ve 7 yaşlarında üç kız çocuğu kalıyordu. Babaları uzun zamandır ortalıkta yoktu, anne ise tuhaf saatlerde eve girip çıkıyor, bazen çocuklarını günlerce yalnız bıraktığı oluyordu. O gece de bıraktığı gibi.
  • 10 yaşındaki Lucretia gece gözlerini açtığında karşısında başındaki kovboy şapkası dışında çırılçıplak bir adam gördü. Adam önce kızın boğazını sıktı, sonra başını duvara vurmaya başladı. Kız kaçmaya çalıştıysa da başaramadı.

  • Saldırgan, her nedense boxer’ını katlı bir şekilde kanepenin üstünde bırakmıştı. Dosyanın en önemli delili olarak 40 beden bu siyah boxer polis dosyasına konmak üzere evden alındı.
  • Ertesi sabah kızların annesi eve geldiğinde Lucretia’yı boynunda kurumuş kan lekeleriyle, yarı baygın buldu. Talihsiz çocuk eve gelen polislerin sorularına yanıt veremiyor, acıyla inliyordu. Hemen hastaneye kaldırıldı, orada tırnak altlarından ve cinsel organından numune alındı.

  • Derhal saldırganın tespiti için çalışma başlatıldı. Kızın annesinin şüphelendiyiği, polisin de adaylar arasında yoğunlaştığı bir kişi potansiyel suçlu olmak için gerekli niteliklere sahipti: Civarda oturuyordu, siyahiydi ve fakirdi: Calvin Willis.

  • Mağdur kızın saldırganı (Calvin’i) fotoğrafından teşhis teşhis ettiği açıkladı. Lucretia “Bana gösterilen fotoğraflardan sadece birinin sakalı yoktu. Bana sakalsızı seç dediler. Ben de kimseyi seçemedim. Çünkü bana saldıran sakallıydı” diye açıklayacaktı yıllar sonra.

  • Polis, Calvin’e bazı testler uygulamak istediğinde kendinden emin “İstediğiniz her testi yapabilirsiniz” dedi. Bunun üzerine Calvin’in tükürüğünü, pubik kıllarından birkaçını ve bir tüp dolusu kanını aldılar.
  • Gelen rapor kafa karıştırıcıydı. Kızın geceliğindeki lekenin 0 kan grubu birinin seminal sıvısı olduğu açıklandı. Calvin’in kan grubu da 0’dı, siyahi Amerikalıların %41’i gibi. Raporda, çarşaftaki kılların da incelendiği, özelliklerinin Willis’inkileri tutmadığı da yazılıydı.

  • Lucretia’nın annesi Calvin’i tanıdığını, daha önce onu kovboy şapkası ve çizmesiyle gördüğünü, siyah şeritli mavi bir otomobili olduğunu söyledi. Komşusunun ifadesinde de gece köpeğinin havladığı, 1.30 – 2.30 arası dışarı baktığı, siyah çizgili mavi bir otomobil gördüğü yazılıydı.

  • Calvin’in avukatı delillerin çelişkili olduğunu, Calvin’in o gece nerede olduğunu anlatacak pek çok tanık olduğunu, görüştüğü komşunun “Ben polise ne köpekten ne otomobilden söz ettim.” dediğini, yakında her şeyin ortaya çıkacağını söyleyerek teskin ediyordu.
  • Yargılama boyunca Calvin suçlamaları reddetti. O gece arkadaşlarıyla beraber olduğunu, sonra da karısıyla yattığını anlattı. Jüri, bunların hiçbirine inanmadı. Calvin Willis, 1982 yılı Şubat ayında, cinsel saldırıdan suçlu bulundu ve ömür boyu hapse mahkum edildi.

  • Avukatı karara itiraz etti. O gece evin yakınlarında kovboy şapkalı ve çizmeli başka bir adamı gördüğünü söyleyen tanıklar bulduğunu, onları mahkemede dinletmek istediğini bildirdiyse de kabul görmedi. Mahkumiyet kesinleşti ve Louisiana’nın ünlü Angola cezaevine gönderildi.

  • Calvin, cezaevinde geçirdiği 16 yılın sonunda Amerika’daki şüpheli mahkeme kararlarını aydınlatmak üzere 1992’de Cardozo Hukuk Fakültesi bünyesinde kurulan Masumiyet Projesi’yle temasa geçti. Proje yöneticileri başvuruyu kabul etti. ( innocenceproject.org )
  • Delillerin mahkeme emanetinde tutulduğu anlaşıldı. Gecelik, ve boxer incelendi. Gecelikte biyolojik materyale rastlanmadı. Boxer ve mağdurenin tırnak altından alınan numunede biri kıza, biri bir erkeğe ait iki kişinin DNA’sına rastlandı. Hiçbiri Calvin Willis’inkilerle eşleşmedi.

  • Savcılığın yeniden yargılamaya dahi gerek görmemesi üzerine, henüz 21 yaşında 2 küçük çocuk babasıyken tecavüz suçundan cezaevine giren Calvin Willis 23 Eylül 2003’te 43 yaşında aklanmış bir dede olarak hapisten çıktı.

  • Amerikan adalet sisteminin yüzlerce kurbanından biri olan Calvin Willis’in hikayesi kamuoyunda büyük ses getirdi. Pek çok belgesele, araştırma konu olay 2010’da The Wronged Man ismiyle bir televizyon filmine de konu oldu.
  • Adli tıp uzmanı Sevil Atasoy da konuyu ele alan isimlerden. Ben de flood’u yazarken çok büyük oranda onun Doğan Kitap’tan çıkan Kusursuz Cinayet Yoktur kitabındaki ilgili bölümden yararlandım.

Yazar; Serkan Öztürk

guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster
mutlakaoku.com |
0
Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Yaz Mutlaka Okunsun...x