Yenibosna Minibüsünde bir Kontes; ('Dedikodu bütün minibüsü sarmıştı!')

Sabah, 418 Yenibosna otobüsüne bindim bi baktım içerde son ses Ravel’in Bolero’su çalıyor. Şaşırdım. Neyse oturdum bir yere.

Korsesini epeyce sıkmış, topuz saçları orange yapmış üstüne de uzun etek giymiş bir kız bindi. Bana uzatmam için XIV. Louis dönemi bozukluklarından verdi.
Verirken bir öğrenci mösyö dedi, sonra hemen önümdeki kadınlar çoktan dedikoduya tutuşmuşlardı bile, Kont Curcio’ların kızının münibüste ne işi var felan diyorlardı, başka bir kadın yelpazesinin altından, fakir sevgilisiyle buluşmaya gidiyor heralde diyordu.
Dedikodu bütün minibüsü sarmıştı, kimi kontes’in krem rengi partalını kimi saçını kimi de potinlerini süzerek yarım ağız konuşuyordu. Kontes kendisi hakkında konuştuklarının farkındaydı. Sefaköy’e kadar geldik. Sonra alnı iri, burnu büyük, yırtık montlu fakir bir adam daha bindi.
Biner binmez direk kontes’in yanına oturdu. Adamın bu hareketinden sonra minibüste uğultular çoğalmaya başlamıştı ki E5’de küçük bir kaza oldu. Şoför ani fren yapınca da dedikoducu kadınlardan birinin yelpazesi şoförün vites kutusu yanına düştü, kadın almak için eğildiğinde,
Kadın şoföre + Siz bayım, siz, sizi tanıdım. Dedi ve minibüs resmen buz kesti herkes bir birine bakıyor ama konuşmuyordu. Ben de şok olmuştum ama sebebini bilmiyordum. Elimde bozukluklar halen duruyordu, kendi ücretimi de vermemiştim.
Şoför; – Madam Eugene, Madam Eugene deyip kahkaha atarken bir yandan da yanyol yokuşunda vites düşürüyordu. Kontes ve yanındaki fakir adam kikirdemeye başladılar. Son durağa gelmeye bir durak kalmıştı. Bu olaylar yaşanırken Muavin açık kapıda Forsa misali ufka bakarak gidiyordu.
Müzik birden sustu. Muavin kapıdan içeri doğru salındı, şoföre kapıyi kapat dedi.Kendimi kapana kısılmış gibi hissettim. Sonra ücretleri alalım dedi. Elimde 3.5tl vardı. Kontes gitmiş, madamlar yok olmuştu. Muavin kulağıma eğilip + Abem iyi misin? Dedi.