Piramitleri Kim Yaptı? | Muhammed el-Makrizi

Arap tarihçi Muhammed el-Makrizi yazdığı kitaplarda şaşırtıcı bilgiler verir.

• 1440’lı yıllarda yaşayan El-Makrizi Mısır tarihinin eşsiz bir araştırmacısı ve çok önemli bir İslam tarihçisidir.
• ‘El Kitat’ adlı Mısır’ın coğrafyasını ve tarihini anlatan bir bölümde şunlar yazmaktadır;
• Mısır piramitleri MÖ 2500 yıllarından daha önce inşa edilmiştir.
• Saurid, inşaatlar bitince piramidin en tepesine bir yazıt dikti. Üzerine ismini ve piramitleri 6 senede inşa ettirdiğini yazdırdı.
• ‘Düşen Akbaba Yengeç burcundayken 3 Piramid’in yapıldığı.’ yazılıydı.
• Bu tarihten Hazreti Muhammed’in hicretine kadar 36.000 güneş yılının geçtiğini El-Makrizi hesaplamış.
• Yani MÖ 35000 yılı civarı. El-Makrizi’ye inanırsak üstün teknoloji eseri piramitler 37000 yıl önce yapılmış oluyor.
• Peki Firavunlar yapmadıysa, Piramitleri kimler yapmıştı? Aynı soru 7 Akbaba’lı kubbe için de geçerli. Kubbeyi Romalılar yapmadı, Osmanlı yapmadı peki kimler yaptı?
• Ne zaman yaptı? 3 piramidi yaptığı iddia edilen Saurid kimdir? Piramitlerle benzer özellikleri bulunan ve aynı boylamda bulunan 7 akbabalı kubbeyi de Saurid mi yapmıştı?
• Saurid kimdir? Yahudiler onu Anuh veya Enoş diye adlandırır. Helenler ise Hermes der. Suarid bir firavun veya efsane değildir. Aslında İdris Peygamber’dir.
• İslam inancında bu böyledir. İdris Peygamber’in yaptıkları 7 Akbaba’nın gizemine ipuçları sunabilir.
• Oruç Bey kubbede gördükleri levhada ‘Biz Adem’den önce vardık’ yazıda padişahın kendilerine okuduğunu yazar.
• İnanca göre de İdris Peygamber Adem’den çok önce dünyaya gelmiştir. Kuran şöyle der; ‘…. Kitapta İdris’i de an. Hakikaten O pek doğru, bir insan, bir peygamberdi. Onu üstün 1 makama yücelttik.” idris Peygamber ilkel insan topluluklarını aydınlatmak göreviyle dünyaya indirilir.
• Nuh tufanını uzun yıllar önce haber verir. 72 dil konuştuğuna ve her kavmi kendi diliyle hak dinine davet ettiğine inanılır.
• İnsanlara yazıyı gösterdi, fen, astronomi ve tıp gibi ilimleri öğretti. Belgelerde ‘Kalem ile yazan ve iğne ile ilk diken’ denilen insandır.
• İdris Peygamber dünyayı 4 bölgeye ayırıp her birine bir temsilci tayin etmiştir.
• Birçok eski kaynak gökten gelen öğretmenlerin öğretisiyle insan aklının hızla geliştiğini ileri sürer.
• El- Makrizi 1442 yılında ölene kadar insanı uygarlaştırmak için gökten indirilen öğretmenler teorisinin arkasında durmuştur.
• El-Makrizi, eski Mısır belgelerinde şöyle dendiğini yazıyor; ‘ Ateş arabasıyla gökten inen kişi insanlara akıl getirdi.’
• Belgeye göre ‘ateş arabayla gökten inen Saurid yani İdris Peygamber’di. Mağarada yaşayan insan onun gelişiyle kısa sürede kürk giysilerini attı, kumaş dokumayı, dikiş dikmeyi öğrendi.
• İdris Peygamber’e ‘Terzilerin Piri’ derler. Mağaradan çıkardıklarına mesken yapmayı, site kurmaya öğretti.
• 800 ve 900 yıllarının tarihçilerinden Abdülillah Muhammed ile Ali bin Abdullah el-Kasri’nin kitaplarındaki Hz. idris’e ait bilgileri aynen aktarıyorum;
• El- Kasri’ye göre Hz. İdris, Adem’den önce yaşamıştır. İnsanlar’ı Tufan’da boğulmaktan kurtarıp Yukarı Mısır’a götürmüştür. İdris Peygamber, Adem’den önceki insanlara bedenini ve aklını birlikte kullanmayı öğretmişti.
• Descartes da, ‘Dünya canlı organizmaların makine benzeri işleyişi, yaşayan saat gibi birşey’ dedikten sonra insanı Kartezyen robot makine gibi tarif etmişti.
• İdris Peygamber, insana koordinatları veriyor, insan da belleğine yerleştiriyordu. Oysa İnsan makine değildi, beden-akıl-ruh üçgeniydi.
• Güçlü belleği vardı. İnsan beyninin bilgisayar belleğinden farklı yanı öğrendiklerini geliştirme yetisidir.
• Algılıyor, yargılıyor, bilgilerini yenileyebiliyordu. İdris Peygamber yani (Hermes) 72 dil konuşabiliyor deniyordu nasıl bir beyne sahipti?
• 72 dili beynine programlayan teknoloji neydi? İdris (Hermes) 100 kent kurduysa bunlardan biri de İstanbul muydu?
• İstanbul’un ilk kurucuları Bizans ve Constantinus değildir. Aksaray ve Küçükçekmecedeki kalıntılar İstanbul’da 8500 yıl önce yerleşim olduğunu gösteriyordu.
• Nuh Tufanı’ndan 300 yıl önce İdris Peygamber’in felaketi bildiği söylenir.
• İnsanlığı yükseltecek 300 kitap yazmıştır. Kitaplar tufanda kaybolmasın diye suların yetişemeyeceği yükseklikte üç piramit yapmak ister.
• El-Makrizi’nin bulduğu belgelere bakarsak ‘gökten inen melekler’ piramitlerin inşaatında insanlara yardım ettiler.
• Böylece bugünün teknolojisini aşan mimari ustalıkla piramitler tamamlanır. Hz. İdris 300 kitabını Büyük Piramit’in en üst odasına koyar.
• O dönemlerde üst odanın çatısının merceklerle kaplı olduğu ve uzaydan gelen ‘anlamlı’ ışınları odaya indirdiği iddia edilir. Işınlar odada bekleyene mesaj indirir veya insanüstü yetenekleri beyne iletirmiş.
• XIX. yüzyıl başlarında elmas olduklarıda söylenen mercekleri çalınmıştır. Ancak odaya bırakılan yiyecekler, hayvan ölüleri hala bozulmaz.
• Yaralar iyileşir hatta ölü bitkiler canlanır, tıpkı 7 Akbaba’lı kubbede olduğu gibi.. Kısacası İstanbul’daki 7 Akbabalı Kubbe İdris Peygamber yapımı olabilir.
• Kadıköy’de bulunan bir antik tak üstünde Ön Türklere ait ‘Atlarımızla denizi (Boğazı) geçtik’ yazılı bir kabartma vardır.
• Yaklaşık 9000 yıllıktır. Bu anıt, Peçeneklerden önce de Türklerin İstanbul’a geldiğini ve Boğaz’ı atlarıyla geçtiğini gösterir.
• O dönemde İstanbul’da yerleşim olduğu da kanıtlandı. Acaba kimlerdi 9-10.000 yıl öncesinin İstanbulluları? O atlılar nereye yerleşti?
• Kısacası araştırdıkça soruların yanıtlarını buluyoruz ancak ironiktir ki her yanıt bir başka soruyu doğuruyor. 🙂
• İnsan’ın yüz binlerce yıllık yavaş ilerleyen gelişimi birden nasıl tamamen değişti? Mağaralarda yaşayan, birikintilere kafasını sokarak su içen, avlanarak karnını doyuran, post giyen insana sanki sihirli bir değnek dokundu.
• Avcıları çiftçilere, çömlekçilere, kentler kuran mühendislere, mimarlara, heykel ve resim yapabilen sanatçılara, hekimlere, devlet adamlarına, düşünürlere hızla dönüştüren sihir neydi?
• Yüksek Sümer uygarlığı birden bire nasıl ortaya çıkmıştı? İşte bu sorunun cevabı Mezapotamya’da bulunan bir Sümer yazıtında olabilir  ‘Güzel görünen her neyse, tanrıların lütfuyla yaptık.’
• Sümer tanrıları.. Sümer tanrılarını Yunanlılar kopya etmiştir, ancak Sümerlere bu tanrıları şekillendirmek için esin verenin ne olduğunu saklamışlardır. Tekvin kitabının 6. babında ‘İnsanoğlunun büyüden kurtulup gözünün açılması’ şöyle anlatılır  ‘İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliklerini görünce beğendikleriyle evlendiler.’
• Sümer tanrıları onların, oğulları ve torunları, tanrılar ve ölümlüler arasında yaşar. Onlarla ilgili hikayeler İncil’de de vardır. ‘Rab oğulları insan kızlarına vardıkları ve bu kızlar onlara oğul doğurdukları zaman, o günlerde, hem de ondan sonra, yeryüzünde Nefilimler vardı, bunlar ebediyetin kudretli olanlarıydı, Şem halkıydı.
• ‘Nefilimler’ kimlerdi? Çok dikkat edelim, XIX. yüzyıl İncil yorumcusu Malbirn ‘Nefilimleri’ Arami dilindeki İncil’den ‘aşağı düşmüş olanlar’ olarak çevirmiştir. İncil ile Tekbin’e bakarsak; gökten düşmüş Nefilim ile dünya insanı evlenince doğan çocuklar yeni akıllı insan neslini oluşturdu.
• İnsan hızla ilerledi. Kuran’da ise İdris Peygamber’in öğretisiyle insan değişmişti deniyor. İdris Peygamber’in de mutlaka Nefilimleri vardı, piramitleri yapmak için ‘aşağı düşmüş’lerdi.’ Sümer, Hitit, Akat, Babil ve Asur tabletlerine baktığımızda da gezegenlerden gelenlerden bahsedildiğini görürüz..
• Marduk gezegeni bir efsane değildir. Marduk gezegeninin yörüngesi onu 3600 yılda bir dünyamıza yakınlaştırıyor. Gezegen dünyaya yaklaştıkça felaketlere neden oluyor. Sümer tabletlerinde ‘Niburu’ dedikleri gezegen, Babillerin tanrılarının adını taktıkları ‘Marduk’ gezegenidir.
• Sümer tabletlerinde evrenden gelecek tehlikelere karşı ‘GÖKTEN İNENLERİN’ dünyada savunma sistemleri kurdukları anlatılıyor. GÖKTEN İNENLERİN savunma sistemlerini dünyanın çeşitli manyetik bölgelerine yerleştirdikleri belirtiliyor.
• Birinci savunma ve koruma bölgesi piramitlerin ve İstanbul Rumelihisarı’ndaki 7 Akababa’lı kubbenin üzerinde bulunduğu 30. boylamdır.
• Uzayla haberleşmek için yapıldığı iddia edilen Sfenks de 30. boylam üzerindedir. 30. boylam dünyayı koruyan manyetik kuşağın en güçlü olduğu yaydır.
• Güneş’ten ve uzaydan gelen öldürücü ışınları manyetosfer kalkan önler, ışınlar dünyayı çevreleyen manyetosfer kalkanı aşamaz. Manyetik halkalar çizen, adına Van allen denilen kuşakların engellediği güneş plazma bulutları, Hiroşima’ya atılan gibi 100 milyar atom bombasına eş değerdir.
• Düşünün manyetosfer olmasaydı ne olurdu? Van Allen kuşakları gibi, atmosfer de dünyamızı öldürücü dış etkilerden koruyor. Serseri meteorları durduğu gibi, dünya ısısının ayarlanmasını sağlar, dondurucu soğuktan korur. Şimdi Ozon tabakasına gelelim, İşte bu noktada mucize sözcüğünü kullanmamız hata olmaz! Neden mi? Ozon tabakası, zararlı ışınları süzer ve geçirmez.
• Öte yandan zararsız ışıkları, radyo dalgalarını, görünür ışığı ve ölçülü olarak ultraviyole ışınlarını geçirir.
• Zararsız ışınlar tüm canlıların yaşamlarını sürdürmelerini sağlar. Gezegenimizde hayat devam eder.
• Dünyayı koruyan sistemin şaşmaz bir saat gibi işlemesini sağlayan mekanizmalar olduğu iddia ediliyor.
• Günümüzün bilim seviyesi manyetik sistemi ve ozon tabakasının nasıl olup da akıllı filtre görevi yaptığını henüz açıklayamıyor. Ya da en azından bize açıklanmıyor!
• Amerika’nın Antartika’da esrarengiz bir istasyonu var. Dünyanın en güney noktasında, Antartika’nın en karanlık yerinde kurulu istasyon yıllardır çalışır. Adı ‘araştırma istasyonu’dur. Ama kimse aslını bilmez! Adı McMurdo araştırma istasyonudur. (Daha önce de yazmıştım)
• Yaklaşık 1.258 kişi yaşar orada. Her gün düzenli kargo uçak seferlerinin yapıldığı istasyon nükleer tesisine sahiptir. 100 binadan oluşan bu esrarengiz istasyon hakkında resmen açıklanan burada uzay projelerine destek sağlayan astronomi ve astrofizik araştırmalarının yapıldığıdır. Ancak araştırma raporları asla açıklanmıyor.
• Bir iddiaya göre bu istasyon uzay trafiğinin kontrol merkezi olarak çalışıyor ve uzaylı varlıklarla buradan temas kuruluyor. Bu iddialar giderek büyüdü hatta Stargate SG-1 filmi istasyondan esinlendi.
• Filme, McMurdo dünya birlikleri üssü olarak gösterildi ve istasyona 80 km mesafede ise kayıp kıta Atlantislilerin kullandığı ‘yıldız geçidi’ bulunduğu iddia edildi. ‘Deşifre’ adlı bir kitapta ise Atlantislilerin bıraktığı ve tüm dünyadan gizlenen ‘DÜNYANIN KODU’nun McMurdo’da deşifre edilmeye çalışıldığı anlatılmaktadır.
• 7 Akbaba’nın işlevini ve gizemini araştırırken belki de ‘dünyanın kodu’ ile ilgili şifreyle karşı karşıyayızdır. McMurdo öyle gizemli 1 yer ki Alien filmlerinde de merkezi bir uzay trafik kontrol istasyonu olarak gösterildi.
• İstasyon yine ‘The Thing’ filminde de yer aldı. Yine aynı bölgede bir de Amundsen Scott istasyonu yer alıyor. Burası da McMurdo’ya lojistik destek sağlıyor. Ayrıca içeriği açıklanmayan özel araştırma projeleri üzerinde çalışmalar yapıldığı söyleniyor.
• Amunden Scott İstasyonu’nun en ilginç yönü ise şu; istasyonun yarısı yeraltında! Neden yarısı yeraltında? İlginçtir ki Antarktika batı-doğu 30. derece içindedir. Aynen piramitler ve 7 Akbaba’lı kubbe gibi. Amerikalılar da buzların altında Akbabalar mı buldu, yoksa kendileri mi yaratıyor bilinmez. Ancak bu istasyonlarda insan üstü çalışmalar yapıldığı kesin!
• Peki binada neden Akbabalar var? Neden kedi, aslan değil de akbaba? Eski uygarlıkların kutsal sembolü ‘Akbaba’dır. Eski Türkler akbabaya ‘kerkes’ derlerdi. Oruç Bey de ‘kerkes’ yazmış. Latin kökenli ‘Carcasse’ kerkes sözcüğünün ilginç anlamları vardır. Ronks Devri…