Flood'un Yayınlandığı Tarih:17 Nisan 2020 @ 06:14
Kültürümüzde istişare etmek; danışmak, ehil olandan akıl almak, çözemediği konuda bilenin çözümlerine açılmak, tıkandığı yerde anahtar fikirler aramak gibi anlamlara gelir. Hem sünnet, hem farz hem de ortak aklın erdem kabul ettiği bir bilgi, görgü ve deneyim transfer yoludur…
- Salih insanla; kendisiyle barışık, hayvani tarafını kontrol altına almış kişi ile yapılacak istişare hayati meseleler için büyük önem arz eder. İstihare (rüya yollu rabbinden ilham bekleme) ile istişare mukayese edildiğinde; istişarenin istihareden üstün olduğunda birleşilmiştir.
- İster bunalım etkisi, ister fikir alma adına olsun son yıllarda insanların istişare hallerindeki tuhaflığı biraz hayret, biraz da esefle şahit izliyorum: Ehil olandan akıl alma veya anahtar çözümler edinme yerine; istişareler; noterlik işlemi gibi yapılıyor. Bu ne demek?!
- Fikir alma, tecrübeden süzülen bilgelikten faydalanma adına yapılmıyor istişareler. Derdi, sıkıntısı, bunalımı ve tıkanıklığını açan; bazen sözün başında bazen ortasına doğru size düşüncelerinin haklılığını, gerçeğe uygunluğunu, isabetli oluşunu adeta size onaylatmaya kalkışıyor.
- Açıkçası aklının yetmediği, basiretinin göremediği, birikiminin çözemediği konuda bir üst fikirle sıçramak için istişare etmiyor insanlar. Bunalsalar bile kendi akıllarının, duruşlarının, bakışlarının bir üst bilinç tarafından tasdiki ile haklılıklarını güçlendirmek istiyorlar…
- Oysa insani kültür köklerimizde, bizim ilim edebimizde istişarenin öncelikle “Bilmiyorum, bildirir misin?” tevazuunu kuşanarak, bunu benimseyerek yapılması esastır. Çünkü, zihin, bir üst bilgiyi ve akıllı çözümü ancak böyle kabul edebilir, içselleştirebilir. Olayın ruhu budur.
- Bir başka deyişle istişare “Hakkı bulma- görme” amaçlı değil, “Haklılığını ispat- onaylatma” gayesiyle yapılır olmuştur. İşte bu, istişarenin ruhundan uzak samimiyetsiz bir tutumdur ki ancak ve ancak noterlik işlemi diye nitelenebilir. Bu durumda istişare edilen ne yapmalıdır?!
- Fikir isteyen, görüş soran, yol yordam öğrenmeye çalışan bunu, göründüğü gibi öğrenme ve edinme amaçlı değil de kendini onaylatmak için yapıyorsa o istişare; ruhundan sapmış, rayından çıkmış demektir. Rayından çıkan; toprakta gider mi? Rayından çıkmamış gibi yapılabilir mi?..
- Üst bilinçten akıl alma demek olan istişare; üst bilince kendini tasdik ettirmeye dönüşmüşse istişare edilen, yine de akıl vermeli mi? Samimiyeti bozuk bir duruma hiç bozulmamış gibi mi davranmalı? Noterlik yaptırmaya gelene bak olmuyor böyle mi demeli? Dense işe yarar mı peki?!.
- “Akıl akıldan üstündür” atasözü gereği istişarede akıl alma esasken aklı onaylatma tutumu kişinin önce kendini sonra da muhatabını kandırması değil midir? Akıl alıyorum diye aklına onay bekleyerek kendini; akıl alıyorum görüntüsüyle aklını onaylatarak muıhatabını kandırmak?!..
- Erdemli İnsan ne kandırandır ne de kanan! Kandırmamak ne kadar vazifemizse kanmamak, kandırana uyanık olmak, kandırma oyunlarını bozmak da bir o kadar vazifemizdir. O halde ruhundan sapmış istişarelerde, istişare edilen akıl vermemeli ki noter yerine konulmaya müsaade etmesin!.
- Şimdi soru şu; Bizimle istişare edenin bizi noter yerine koyduğunu fark ettik, akıl alma kılıfı altında aklına onay istediğini de gördük, o zaman bize düşen nedir? Yıllardır çözemediğim bir Nasredddin Hoca fıkrasında buldum yapılacak olanı. Hoca, pek güzel göstermiş. Nasıl mı?
- Tartışan iki kişi Hocaya müracaat eder, Hakemlik ister. Hoca birini dinler, Haklısın der. İkinciyi dinler ona da Haklısın. Ve ikisini de gayet memnun vaziyette uğurlar. İçeriden durumu gören hanımı, Hoca ikisi de haklı olur mu deyince Hoca, hanım sen de Haklısın der. Neden?!..
- Görünüşte tutarsız görünen Hoca tavrı; oldukça tutarlıdır ve tam da yapılması gerekendir. Neden? O iki adam “Hakkı Bulma” amacıyla mı geldi yoksa “Haklı Çıkma” amacıyla mı? Hakkı bulma dertleri olsaydı zaten hocaya gelecek kadar birbirlerine girmezler, erkence sulh olurlardı…
- Dertleri, üst akıl üst bilinç nezdinde haklı çıkmak olduğu için hoca ikisine de “Haklısın” diyerek gönül aldı. “Biz tartıştık ama deyiver hele doğrusu ne?” edebi, tevazuunda olsalar doğrusu gösterilirdi. Hüküm isteme adı altında noterlik mi istediniz. Alın size noterlik!..
- Yani hoca bu tavrıyla, lisanı hal ile kanmaya da kandırmaya da müsaade etmemiş, derinlemesine bir tahlile girişmemiş, siz misiniz haklı çıkmak derdinde olan alın haklısınız deyip postalamıştır. Bu eda ile gelene yapılacak olan bundan başkası da değildir zaten! Ya hocanın hanımı?
- Hanım da gelenlerin edasını, istişare ve hüküm istemenin ruhuna uygun gelmeyişlerini göremediğinden, bu nasıl iş ikisi de haklı olur mu, demiştir. İşin ruhunu göremeyene, zahirinde kalana, bak bunun aslı şudur deseniz sindirebilir mi? Sindirecek olsa bu nasıl iş zaten demezdi…
- Olaya Hakkı Bulma ufkundan değil Haklı Çıkma vadisinden bakmada hanımı ile gelenlerin bilinci aynı olduğundan hoca üçüne de Haklısın demiştir. İsteyene, istediği türden seslenmiş; istişarenin ruhu ve onurunu samimiyetsiz ve bilinçsizlerin ayakları altında çiğnetmemiştir…
- Biri telefon, diğeri maille “Nolacak memleketin hali?” konusunda görüşlerini boca eden sonra da sen ne diyorsun diyen iki arkadaşıma ben de haklısınız dedim bugün. Açtıkları konuda onlar hükümlerini benden çok önce verdikleri için. Onayladım, memnun ettim, selamet diledim…
- Önce kendi görüşlerini ısrarla serip, kendince delilerle destekleyip sonra da sen ne dersin sorusunu sormak istişare değil; muhatabından noterlik beklemektir. Her sual; beklentisince karşılık bulur. Peki istişare edebine uyarak gelmek nedir? Nasıl gelinirse ruhuna uygun olur?!
- Sabah dertlenerek aradı bi kardeşim. Bunaldım, ne lazımsa söyle, alınmam hatamı söyle, bitsin bu ateş, bu işkence dedi. Dilime geleni saydırdım. Kafasına kafasına! Hazırdı çünkü. Alındın mı dedim? Hayır, baba şefkati hissettim dedi. İşte samimi istişare, işte samimi karşılık..
- Ruhuna uygun geliş ruhuna uygun karşılık bulur. Azar yer, şefkat hisseder. İstişare ruhu hızla bozulmakta. İstişare adına ne birini noter yerine koy ne de birinin noteri ol. Müslüman; kanmaz, kandırmaz, kandırılmaya rıza göstermez. Uyanıktır. Yanlış mı dedin? Sen de Haklısın!