Gazi Büstü Kupası; 1928

Atatürk yaşarken, onun bizzat verdiği izinle, adına sadece tek bir futbol organizasyonu düzenlenmişti. Ve o kupayı, 31 Ağustos 1928 Cuma günü binlerce seyircinin önünde oynanan maçta Fenerbahçe’yi 4-0 yenerek Galatasaray aldı. Müthiş hikayesi vardır. Flood’a başlıyorum.

  • Atatürk yaşarken ve onun isteğiyle düzenlendiği için o kadar önemlidir ki, her ayrıntısı özenle düşünülmüş, kupası bile özel olarak dünyaca ünlü bir heykeltraşa yaptırılmıştır. Bu kupanın adı Gazi Büstü’dür ve Galatasaray’ın müzesindeki en değerli kupadır.

  • Türk futbol tarihinin ilk dönemlerinde hiç bir spor olayı, bu kupa organizasyonundan başka gazetelerin 1. Sayfasında yer almamıştır. Gazetelerin 1. Sayfalarına manşet olabilen tek spor olayıdır.

  • Atatürk, adına konan bu kupayı düzenleme iznini, yine bizzat kendisinin kurduğu Tayyare Cemiyeti’ne (bugünkü Türk Hava Kurumu) vermiştir.

  • Tayyare Cemiyeti’nin ilk başkanı Cevat Abbas’tır. Atatürk’ün en yakını, yaveridir Cevat Abbas… Aynı zamanda Galatasaray’dan ayrılanların kurduğu Ateş-Güneş’in kurucusu ve başkanıdır.

  • Kazanana verilecek Gazi Büstü Kupası özel olarak yaptırılmıştır. Dünyaca ünlü bir heykeltraş, İtalyan Pietro Canonica tarafından yontulmuştur.

  • Bu ünlü İtalyan heykeltraş, kupa maçının oynandığı aynı dönemde yeni tamamladığı Taksim’deki Cumhuriyet Abidesi’nin açılışı için İstanbul’dadır.

  • Bu nedenle, bu kupa sıradan bir kupa değildir. Gerçek bir sanat eseridir, paha biçilmez değerdedir.

  • Bu organizasyon, bir başka paha biçilmez değerdeki bir mektubun yazılmasına da yol açmıştır. Atatürk, futbola ilişkin ilk ve tek mektubunu, bu kupayı kazanan kulübe bizzzat imzalayarak göndermiştir.

  • Maçlara geçelim şimdi… Organizasyonu üstlenen ve tüm gelirleri bağış olarak alacak olan Tayyare Cemiyeti, en çok geliri elde etmek amacıyla doğal olarak kupanın Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak karşılaşma ile verilmesine karar vermişti.
  • Tam 91 yıl önce bir tatil günü (10 Ağustos 1928 Cuma), Taksim Stadı’nda 3 maç birden yapıldı. Önce en küçük takımlar oynadı. 0 maç 35 dakika sürdü ve 0-0 bitti. Ardından gençler çıktı sahaya. Onlar da 45’er dakika oynadı. Ve bu maçı Galatasaray 5-2 kazandı.
  • Nihayet akşam üstü 17:00’de başlayan “esas maç”, yani 1. Takımlar maçı futbolla geçen şölenin son gösterisiydi.

  • Fenerbahçe maçın bitmesine 17 dakika kala 3-1 öndeydi. Ancak Muslihittin Peykoğlu ve Mehmet Leblebi ile iki gol bulan Galatasaray, karşılaşmayı 3-3’e getirdi. Maç berabere bitince, kuradan vazgeçildi ve 31 Ağustos 1928‘de yeni bir maç yapılması karar verildi.

  • Ve o gün, Galatasaray maçı başından sonuna önde götürdü. Cici Necdet’in 3 ve Şadli’nin golleriyle 4-0’lık büyük farkla 90 dakikayı önde bitirdi. Stadı dolduran binlerce seyircinin alkışları arasında Gazi Büstü, takım kaptanı Aslan Nihat’ın ellerinde yükseldi.

  • Tayyare Cemiyeti, o dönemde sık sık olduğu gibi yine “kulüpçülük hissi” nedeniyle Galatasaray-Fenerbahçe maçının yarıda kalmaması için çeşitli önlemler almıştı. “Seyircilerin parmaklıklardan dışarı çıkmasına katiyyen müsamaha ve müsaade” edilmemesi bu önlemlerden biriydi.

  • “Seyirciler arasında hadise çıkmaması” için, Avrupa’da olduğu gibi tribünlerden “kapıdan girince sağdakine Fener tarafdarlarının, soldakine de Galatasaray tarafdarlarının oturmaları münasib” görülmüştü. Ama yine de isteyen herkesin istediği yerde oturmasına bir engel yoktu.

  • Bilet fiyatları da tuzluydu. Tertib Heyeti bildirisi: (yazım hataları orjinalinde var)
    1- Numrolu balkon: 10-5 ve 3 lira
    2- Tiribün: 2 lira
    3- Duhuliye: 1 lira
    4- Tirübün ve duhuliye, hüviyet varakalı kulüp azasile, zabitan ve mektep talebesine nısıfdır (yarı yarıyadır).”

  • Hakem, Beşiktaşlı Şeref Bey’di. O dönemde sadece maç hakemi belirlenirdi. Yan hakemleri kendileri seçerdi. Duyuruda “hakemlere karşı leh ve aleyhde bağırmak ve gürültü etmek, oyunu işgal ve halkın istirahatını ihlal edeceğinden taşkınlıklardan” kaçınılması rica olunuyordu.

  • Organizasyon komitesi, Galatasaray-Fenerbahçe maçlarında hep yaşanan tatsızlıkların ve yarıda kalmaların olmaması için kuralları en ince ayrıntısında kadar önceden hazırlamıştı. Öyle ki, Taksim Stadı’na futbolcuların hangi sırayla çıkacakları bile kararlaştırılmıştı:
  • Takımlar sahaya “bir Galatasaraylı ve bir Fenerli olarak kolkola ve ağır yürüyerek” girdiler. Sahanın ortasında duran Gazi Büstü’nün etrafında –daire teşkil ederek- durdular. Önce Milli Marş okundu; bu esnada bütün oyuncular “esas vaziyetde resmi tazim ifa” ediyorlardı.
  • Bu büyük kupanın, Latin harflerinin günlük gazetelerde ilk kez kullandığı döneme denk gelmesi, gazete başlıklarındaki değişik kompozisyonlarda da rahatlıkla görülüyor. Yarı Arap alfabesi, yarı Türkçe alfabe kullanılarak başlıklar gazetelerin 1. Sayfasını süslüyor.

  • Gazi Kupası organizasyonunda A takım maçları dışında oynanan 2 kupa için de 2 küçük Atatürk büstü verildi. O maçlardan birini Galatasaray 5-3 kazandığı için küçük büstlerden birini daha aldı. Fenerbahçe de dördüncü takımlar maçını kazandığı için bir küçük büst kazandı.
  • Galatasaray’ın kazandığı büstler müzesinde duruyor. Gazi büstü stadda sergileniyor. Fenerbahçe’nin genç takımıyla kazandığı küçük büst ise ne yazık ki 1932’de kulübün Kuşdili’ndeki lokalinde çıkan büyük yangında 100 civarındaki kupalarla birlikte yok oldu.

  • Yukarıda da yazdığım gibi, futbolla ilgili Atatürk imzalı tek mektup, bu maç sonrası Atatürk tarafından yazılmıştır. Dönemin Başkanı Necmeddin Sadak Bey’in mektubuna Atatürk’ün verdiği cevap, yaşamı boyunca yazdığı ilk ve tek futbola ilişkin mektuptur.

  • Dolmabahçe 4.9.1928 Galatasaray terbiye-i bedeniye kulübü reisi ve Sivas meb’usu Necmiddin Sadık bey efendiye Mektubunuzu aldım. Türk gençliğinin spor sahasında da gösterdiği kabiliyet ve faideli faaliyeti takdirle müşahade ve takib ediyorum…./

  • Hakkımda ibraz buyurulan asar-ı muhabebetten mütehassis oldum. Teşekkür ederim efendim. Reisi Cumhur Gazi Mustafa Kemal
  • Olayın en eğlenceli bölümüne geldik. Dönemin gazetelerini okuduğumuzda anlıyoruz ki, alınan bütün önlemlere rağmen bir Galatasaray-Fenerbahçe maçı olduğu için yine küfür kıyamet şeklinde geçmiş…. ? Dönemin spora önem veren gazetesi Cumhuriyet, bundan şöyle şikayet ediyor:
  • Ah şu “bir kısım halk”…? Görüldüğü gibi aradan 91 yıl geçmiş ama değişen birşey yok.

  • Peki maç nasıl geçmişti? Onu da Cumhuriyet Gazetesi’nin bugün artık rastlanılmayan güzel üslupta yazılmış maç yazısından okuyalım:

  • Evet, anlaşılan aradan 91 yıl geçmiş ama bu alanda da pek birşey değişmemiş.
  • Galatasaray’a Kupayı getiren, verilen bir radikal karar: Hücum hattına 2 genç oyuncu Şadli ile Necdet takviyesi ile çok kmış. Nitekim sonradan “Cici” lakabıyla meşhur olan Necdet, ilk kez forma giydiği o maçta üç gol birden atmış!

  • Kupanın geldiği maçın bir diğer yorumunu da dönemin tek spor dergisi olan Spor Alemi’nin 13 Eylül 1928 tarihli ve 25 numrolu sayısından takip edelim:

  • Bir gün yolunuz düşerse, Galatasaray Müzesi’ne uğrayın; Gazi Büstü’nü muhakkak görün… Basit bir Atatürk büstü değildir o; arkasında güzel bir öykü vardır. Herkese selamlar…

  • Konuya Sevgili Melih’ten 2 çok hoş detay ilavesi var. Retweet’i kapalı olduğu için fotoğraf olarak koyuyorum.

Yazar; mehmet senol

Abone ol
Bildir
guest
1 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster
Mustafa KILIÇ
Mustafa KILIÇ
9 ay önce

Harika inceleme, Teşekkürler

mutlakaoku.com | Pdf Kitap İndir | Telecharger Livre GratuitDescargar Libros Gratis | Free pdf download | Kostenlose eBooks |
1
0
Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Yaz Mutlaka Okunsun...x