Fatih Sultan Mehmet Hakkında Bilinmeyenler!

Flood'un Yayınlandığı Tarih:30 Mayıs 2019 @ 02:00

Fatih Sultan Mehmet’i hepimiz çok seviyoruz fakat emin olun onu hala tam olarak anlayabilmiş değiliz. Fatih, bir dahi padişahtır. Rönesans aydınıdır. İmparatorluğun kurumsal kurucusudur. Onu çok daha yakından tanımalı ve anlamalıyız. #29Mayıs1453

  • Şehzade Mehmet’in ileride büyük bir hükümdar olacağı, çocukluğundan belliydi. Küçük yaşta latinceyi öğrendi ve yazmaya başladı. Hocası Akşemseddin’di. Sultan Murat, gerektiğinde sopa kullanma yetkisini Akşemseddin’e vermişti.

  • Daha şehzade iken çevresinde bulunanlardan biri de İtalyan düşünür Ciriaco d’Ancona’ydı. Onunla birlikte Roma tarihi ve Yunan felsefesi hakkında okumalar yapıyordu. Böylece genç yaşta entelektüel birikim elde etme imkanı oldu.
  • Abisi Şehzade Alaeddin’in zamansız ölümüyle birlikte Şehzade Mehmet’e taht yolu açıldı. Sultan Murat’ın ani bir kararla tahttan çekilmesiyle birlikte çocuk yaşta tahta çıktı. Ciddi bir savaş riski doğması üzerine Sultan Murat tekrar tahta geçti. Bu, aldığı ilk dersti.
  • Bir süre sonra Sultan Murat vefat etti ve Sultan Mehmet genç yaşta tahta çıktı. En önemli sorun, yıllardır saltanata veziriazamlık yapan Çandarlı ailesinin yükselen gücüydü. Veziriazam Çandarlı Halil yaşlı ve kurt bir siyasetçiydi.
  • Sultan Mehmet tahta çıkar çıkmaz dedelerinin kuşatıp alamadığı İstanbul’u hedefine koydu. Konumunu sağlama alana dek Çandarlı’ya dokunmadı ve Bizans’ın bir takım isteklerini yeri getirmekten çekinmedi. Zamanı gelince İstanbul’un üzerine yürüdü.
  • İstanbul’a yürüyen ordunun içerisinde 300 Sırp madenci; Alman, Macar ve Çek ustalar bulunuyordu. Osmanlı’nın bir süre önce kullanmaya başladığı ateşli silahlar Sultan Mehmet’in desteğiyle geliştirilmişti. Buna karşın, Çandarlı Halil, İstanbul’a yürünmesine karşıydı.
  • İstanbul, stratejik bir kuşatmanın akabinde 29 Mayıs 1453’te düştü. İstanbul’u düşüren kuvvet, Fatih döneminde iyiden iyiye geliştirilen ateşli silahlar sanayiiydi. Güçlü Osmanlı topları, Bizans’ın yıkılmaz kabul edilen surlarını yıktı. Böylece İstanbul fethedildi.
  • Kuşatma sırasında ağzı zincirle kapatılmış Haliç’e karadan gemi yürütüldü. Dönemin tarihçilerinden Dukas ve Kritovulos bunu yazdı. Türk tarihçi Tursun Bey, gemilerin Galata’dan yürütüldüğünü not etti.
  • Kuşatma sırasında Osmanlı ordusunda görev alan Konstantin Mihailovic ise gemilerin Rumeli Hisarı’na yakın bir yerde üretilip Haliç’te karadan götürüldüğünü yazdı. İstanbul’un fethiyle birlikte Sultan Mehmet’in namı “Fatih” oldu.
  • İstanbul’un fethi ne kadar büyük bir hadiseyse, Fatih’in fetihten sonra uyguladığı politika ondan çok daha büyük ve önemli bir hadisedir. Fatih, İstanbul’u klasik bir İslam şehri değil, bir metropol olarak tasarlıyordu.
  • Patrik Scholairos, fetih döneminde İstanbul’un bir virane durumunda olduğunu yazmıştı. Fakat Fatih, o viraneyi kısa süre içerisinde döneminin çok ötesinde, üç farklı dinin birlikte yaşayabildiği bir medeniyet beşiği haline getirecek adımları atmaya başladı.
  • Fatih evvela şehrin uzun süre yağmalanmasını engelledi. Esir Rumlar fidye karşılığı serbest bırakıldı. Parası olmayanlara çalışma izni verildi. Bizans döneminde şehirden kaçanların geri dönmesi için çaba harcandı. Bazılarına evleri iade edildi.
  • Hristiyanların Galata’da bulunan mahalleleri korundu ve Fatih tarafından yayınlanan ferman ile din özgürlükleri tanındı. Bunun üzerine Avrupa’daki Yahudiler İstanbul’a göç etmeye başladı. Böylece İstanbul, üç dinin beşiği haline geldi.
  • Yahudi ileri geleni İzak Zafarti, İstanbul’da oluşan bu özgürlük ortamını 1454 yılında yazdığı bir mektupta ifade ediyor ve Avrupa’da zulüm gören Yahudileri İstanbul’a davet ediyordu:

  • Fatih döneminde Londra’da, Paris’te, Toledo’da, Viyana’da üç dinin mensuplarının huzur içinde yaşaması mümkün değilken İstanbul’da Kiliseler ve Havralarda ibadetler ediliyor, üç din mensubunun da mahalleleri bulunuyordu. İşte Fatih bunu o dönemde yapmıştır.
  • Fatih’in maiyetinde Ciriaci ve d’Ancona gibi İtalyan danışmanlar bulunuyordu. Gennadios, Fatih tarafından saklandığı yerden bulup getirtilmiş ve patrik tayin edilmiştir.
  • Fatih’in maiyetindeki yabancılar pek çok eseri buluyor ve bu eserler Latince’den Arapça’ya çevriliyordu. Çeşitli görevler için İtalya’dan Costanzo de Ferrara, Bertoldo di Giovanni gibi önemli ressamlar getirtildi.
  • Fatih’in danışmanları arasında Floransalı, Cenevizli, Raguzalı ve Rum asıllı pek çok isim bulunuyordu. Fatih, 1460’larda Floransalı Benedetto Dei ile İtalyan birliği hakkında tartışacak entelektüel seviyede bir kişilikti.
  • Fatih, Dei’ye İtalyan birliğinin o dönem için hayal olduğunu söylemiş ve kendi vizyonunu şöyle anlatmıştır: Sezar’ı, İskender’i, Anibal’i, Keykavus’u aşmak niyetindeyim.
  • Fatih İlyada ve Odysseia destanını Latince okuyabilecek kapasitedeydi. 1462’de Midilli’ye gidip Truva bölgesini inceledi. “Truva’nın intikamını aldım” diyebilecek donanıma sahipti.
  • Fatih 1458’de Atina’ya gidip Akropol’ü gezdi. Ressam Ciriaco ve Giovanni Dario’ya Jüstinyen heykelinin resmini yaptırdı. 1461’de Trabzon’un fethinden sonra bölgenin entelektüeli Amirutzes’i maiyetine alıp felsefi konuşmalar yapmaktan geri durmadı.
  • Fatih, İstanbul’un fethinden sonra padişah tuğrasını değiştirdi ve “muzaffer daima” kısmını ekledi. Fatih Roma tarihini iyi biliyordu ve Sezar’ın imzasındaki “samper victoria” ibaresini Türkçe’ye çevirip tuğrasına dahil etmişti.
  • Fatih Doğu ve Batı’ya ilmen vakıftı. Latince, İtalyanca, Yunanca, Arapça ve Farsça biliyordu. Resim çiziyor. Ressamlarla, felsefecilerle ilim meclisleri kuruyordu. Harkulade bir kütüphaneye sahipti.
  • Fatih’in kütüphanesinde Öklid vardı. İskenderiyeli Heron’un mühendislik kitabı vardı. Homeros vardı. İncil lugati vardı. Astronomi ve aritmetik kitapları, Batlamyus’un atlası, tarım üzerine 11 ciltlik Yunanca kitaplar vardı. Daha neler neler vardı.
  • Fatih’in başkentinde hastane, ilaç ve bakım ücretsizdi. Devlet okul açıyor… Fakir, zengin ayırt etmeden İstikbal vadeden herkesi alıyordu… Kredi verip borçlandırmıyor, burs veriyor, tüm masrafları karşılıyor, sadece din değil, müspet ilim de öğretiyordu.

  • Döneminin çok ötesinde olan Rönesans dahisi, bir yandan kültür ve entelektüel faaliyetlerle ilgilenirken diğer yanda 19 sefere çıkmış ve ömrünü savaş meydanlarında geçirmiştir.
  • Fatih doğuda Karaman ve Akkoyunlu devletini, Batıda Sırp, Arnavut, Bosna, Mora, Eflak ve Boğdan devletini, kuzeyde Bizans, Candar, Ceneviz ve Kırım’ı, ele geçirdi. 1480’de Osmanlı tarihinde ilk ve tek sefer Osmanlı orduları İtalya’da fetih gerçekleştirildi.
  • Fatih, 1479’da Venedik’le yapılan barışın ardından dönemin en ünlü ressamlarından Gentile Bellini’yi bir barış şartı olarak İstanbul’a davet etti. Bellini Fatih’in en bilinen tablosunu yaptı ve adına Grand Turk dedi.

  • Fatih Bellini’yi bir süre yanında tutmuş, ona bazı resimler yaptırmış ve sonra onunla tabloları yorumlamıştır. Fatih, döneminin en büyük ressamıyla bir tablo üzerine sohbet edecek kültür birikimine sahip inanılmaz bir kişilikti.
  • Bellini’nin tabloları yanında Floransa Dükü Lorenzo de Medici de Fatih için madalyon yaptırdı. Gördüğünüz kişi Fatih. Üç taç ise; Roma, Bizans ve Osmanlı’yı simgeliyor.

  • Bir yanıyla muazzam entelektüel birikime sahipti. Diğer yanıyla 19 kez sefere çıkmış, doğuda ve batıda zaferler kazanmış bir mareşaldi. Hepsinin ötesinde kusursuz bir devlet idarecisiydi.
  • 1451’de kendisinden habersiz atamalar yapan Molla Gürani’yi Bursa’ya sürdü. Gürani bir süre sonra Bursa’ya gönderilen Fatih’in fermanını yırttı. Bunun üzerine Gürani görevden alındı. Gürani Anadolu’yu terk edince Fatih onu geri getirmek için daha kıymetli bir görev verdi.
  • 1472’de gerçekleşen bir düğünde, Fatih sağ yağına Molla Gürani’yi, sol yanına da Molla Hüsrev’i aldı. Mevkii yüksek olmasına karşın sol tarafta bulunmayı alt protokol olarak gören Molla Hüsrev Fatih’e alınıp Bursa’ya gitti.
  • Mola Hüsrev bir süre sonra Fatih tarafından İstanbul’a çağrıldı ve İstanbul müftüsü yapıldı. Fatih, ilim mensubu insanların çıkışlarına karşı daima toleranslıydı.
  • Seferlerden kalan vakitlerde ilim ve felsefe meclisleri kuran Fatih, çevresindeki entelektüellerin tartışmalarını ister ve kazanana hediyeler verirdi. Bir keresinde tartışmayı kazanan Hocazade’yi, Molla Zeyrek’in yerine tayin edince, Molla Zeyrek küsüp gitti.
  • Fatih bir süre sonra Hocazade ve Ali Tusi’yi Gazzali ve İbd Rüşd ikilisinin akıl tartışmaları hakkında eser yazması için görevlendirdi. Eserler tamamlanınca iki ilim insanına da hediyeler verdi ve 10 bin dirhemle ödüllendirdi.
  • Timur’un torunu olan ünlü hükümdar Uluğ Bey’in yanında eğitim gören, Ali Kuşçu, 1473’te gerçekleşen Otlukbeli Savaşı’ndan sonra İstanbul’a davet edildi. Ali Kuşçu Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın maiyetindeydi ve Fatih Uzun Hasan’ı yenip Ali Kuşçu’yu adeta transfer etti.
  • Batıda yaşayan entelektüeller yanında, doğuda bulunan bilim insanları da Fatih’in hedefindeydi. Ali Kuşçu büyük bir tören ve hediyeler eşliğinde İstanbul’a girdi. Bu, Fatih’in bilim ve eğitime verdiğini önemin göstergesiydi.
  • Ali Kuşçu matematik ve astronomi hakkında 6 eser, dil ve gramer hakkında 7 eser, kelam ve fıkıh alanında 2 eser yazmış, çok yönlü bir entelektüeldi. Fatih onu medreselerin müfredatını yazması için görevlendirdi ve Ayasofya Medresesi’nin başına geçirdi.
  • Fatih’in yarattığı kültür ve özgürlük ortamı öyle bir noktaya ulaşmıştı ki, 1476’da hapse atılan Sinan Paşa’nın hakkını savunmak isteyen alimler, Fatih’e zehir zemberek bir mektup yazmaktan çekinmedi. Fatih, talepler doğrultusunda Sinan Paşa’yı serbest bıraktı.
  • Resim ve heykele olan tutkusu, her yıl aralıksız süren seferlerin yarattığı askeri yorgunluk ve seferlerin finanse edilmesi için artırılan vergiler, kendi döneminde Fatih’ten hazzetmeyen kalabalık bir kitle ortaya çıkardı.
  • Fatih, devlet gelirlerini artırmak için bazı aileler tarafından vakıflaştırılan arazileri kamulaştırdı ve böylece huzursuz bir zengin kesim yarattı. İtalya yahut Mısır’a sefere gitmek üzere yola çıktıktan sonra 1481’de zehirlenerek hayatını kaybetti.
  • Fatih ölünce, iki oğlu arasında büyük bir çekişme başladı. Amasya’da bulunan Şehzade Beyazıt, arazileri kamulaştırılan sınıfla arazilerin iadesi için anlaştı. Seferler konusunda babasının izinden gitmeyeceğini belli edince bürokrat sınıf tarafından padişahlığının önü açıldı.
  • Şehzade Beyazıt tahta çıkışı bir hayli olaylı oldu. İstanbul’da ciddi bir isyan girişimi patlak verdi. Yaşanan mücadelede Fatih’in naaşı unutuldu ve sarayda çürümeye yüz tuttu. Kokunun dayanılmaz noktaya gelmesi üzerine, geç bir vakitte gömüldü.
  • Tahta çıkan Sultan Beyazıt, Fatih tarafından kamulaştırılan arazileri iade etti ve aralıksız sefer dönemini kapadı. Sultan Beyazıt sık sık “babana değil dedene benze” nasihati işitmiş bir şehzadelik geçirmişti.
  • Fatih, eşsiz kütüphanesini Molla Lütfi’ye emanet etmişti. Fakat Molla Lütfi bir süre sonra Beyazıt tarafından idam edildi. Böylece Fatih’in kütüphanesi atıl kaldı. Sultan Beyazıt aynı zamanda Fatih döneminde yapılan tablo ve heykelleri saraydan uzaklaştırdı.
  • Fatih’in yaptırdığı eşsiz eserler pazarda satıldı. Fatih’in öldüğü dönemde Osmanlı Devleti kurumsal açıdan tam bir imparatorluk halini almıştı. Devlet bünyesinde 18 milletten insan bir arada sorunsuz yaşıyordu.
  • Fatih Sultan Mehmet hem batıyı hem doğuyu biliyordu. Türklüğünü asla unutmamıştı. Bir torununa Oğuzhan ismini başka bir torununa ise Korkut ismini vermişti.
  • Tüm bunların yanında Fatih, ince ruhlu bir sanatkârdı. Avni mahlasıyla yazdığı şiirler bulunuyordu. Bir defasında Galata’da gördüğü güzel bir Hristiyan kız için şiir bile yazmıştı…

  • Fatih tüm bu yönleriyle Avrupa’yı oldukça derinden etkiledi. Ölümünden yüz yıl sonra İtalyan entelektüeli Paolo Giovio, Vitae Illustrium Virorum isminde bir eser yazdı. Bu eserde tarihin ünlü kralları hakkında bilgiler yer alıyordu.
  • Kitapta krallar tasvir edilirken karakterine uygun bazı objelerle süsleniyordu. Kiminin elinde ok, kiminin elinde kılıç, kiminin elinde yay bulunuyordu.

  • Kitapta elinde “cihanı” simgeleyen gül ve beyaz mendil figürü işlenen sadece bir hükümdar bulunuyordu. İşte o hükümdar, Doğu’nun ve Batı’nın imparatoru, kendisini Kayzer-i Rum olarak niteleyen Fatih Sultan Mehmet Han’dı.

“İstanbul’u alan büyük Fatih, bu azametli, kudretli padişah hakikaken İslam aleminin, Türk dünyasının iftihar edebileceği bir zattır.” Mustafa Kemal Atatürk – 19.01.1923

Bilgisel sona ermiştir. Teşekkürler.

Kaynaklar:

1- Atam Dedem Kanunu – Abdülkadir Özcan

2- Uluğ Bey – Gleb Golubev

3- Devlet-i Aliyye 1. Cilt – Halil İnalcık

4- Fatih ve Bellini – Ahmed Refik

5- Truva’nın İntikamı – Erhan Afyoncu

6- Fatih Divanı ve Şerhi – Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı

Yazar; CON SINOV

Abone ol
Bildir
guest
1 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster
trackback
Geçmiş Devletler ve Krallar ('Krallık mı? Demokrasi mi?') - Mutlaka Oku
3 yıl önce

[…] Yani oğlunuza “Fatih senin yaşındayken istanbulu fethetti bir de sana bak!” Derken bir de dönüp onun yetiştiği ortamla Fatih’in yetiştiği ortamı bir gözden geçirmenizi öneriyorum. Fatih Sultan Mehmet Hakkında Bilinmeyenler! […]

mutlakaoku.com | Pdf Kitap İndir | Telecharger Livre GratuitDescargar Libros Gratis | Free pdf download | Kostenlose eBooks |
1
0
Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Yaz Mutlaka Okunsun...x