Kütahya Havaalanı Rezilliği (‘Haram zehir zıkkım olsun!’)

KÜTAHYA HAVAALANI REZİLLİĞİNİ YAZIYORUM. Bu flood’u elden ele yayalım arkadaşlar.

  • Bu flood’u muhalifim diye yazmıyorum, sadece bu gerçekleri ve israfı herkesin bilmesini istedim. Tatilim Türkiye’de bitmiş ve yurtdışına çıkmak için biletimi ilk defa Kütahya Havaalanından almıştım.
  • Düşünsenize Kütahya’dan direk Avrupa’nın göbeğine uçuyorsunuz. Uçağım gece 03:00 civarı kalkacak ama ne olur ne olmaz diye erkenden Kütahya’ya otogarına vardım. Otogarda bilet satan gişelerden tutun, minibüsçüler, güvenlikçiler dahil kimse Havaalanına nasıl gidilir bilmiyordu.
  • Taksi kullanmamayı ise yıllardır tercih etmiyorum, ayrıca kazıklanmaktan pek hoşlanan biri değilimdir. Derken “Kütahya merkezine gideyim, kesin bir minibüs kalkıyordur oradan” diye merkeze vardım. Bir kaç yere sorduktan sonra saatte bir kalkan ve durağı falan olmayan…
  • Bir kıraathaneye yönlendirdiler beni. Şöför içeride bir yandan okey oynarken bir yandan bana cevap yetiştiriyordu, “saat 20’de burada bekleyin”. Bir kaldırım taşında oturup beklemeye başladım, yoldan geçenlere benden “Altıntaş” durağını sormaya başladı.
  • Evet burası bir havaalanı durağıydı. Etrafta hiçbir tabela, oturak falan yok. Sonra şüphelenmeye başladım; “ulen ya soyulursam, benden başka bekleyen sadece iki erkek yolcu var”. Derken kalkış saati 6 kişi olduk ve yola çıktık.
  • Düşünsenize, Kütahya’dan havaalanına giden son sefer saat 21’de ve ben uçuştan 6-7 saat önce oraya varmalıyım çünkü başka sefer yok, minibüsü zaten zor bela bulmuşum. Havaalanı şehir merkezinden oldukça uzakta bir yerdeydi ve yaklaştığımızda sadece kendim indim minibüsten (saat 22 küsür). Yol üzerinde girişte bir kontrol noktasını geçiyorsunuz.
  • Kontrol noktasından havaalanı girişine kadar yürümem istendi. 2 km yürüdüğümü biliyorum, Allah’tan ağır bir valizim yoktu. Yolu yürüdükçe insan tırsmaya başlıyor çünkü esen bir rüzgar sesi, asfalt ve yanan sokak lambalarü hariç etrafta hiç kimseler yok.
  • Sanırsınız Warner Bross veya Hollywood sahnesi. Benim yerimde bir kadın yolcu veya yaşı ilerlemiş bir vatandaş olsaydı bu maceralı yolu yürüyebilir miydi inanın bilmiyorum. Girişe vardım, üst katın lambası sönmüş ve alt katta inanın tek bir Allah’ın kulu yoktu. Sonra kendimden şüphelenmeye başladım…
  • Acaba rüya mı görüyorum yoksa bu bir şaka mı diye? Mülayim bir ses tonuyla “Kimse yokmuuu?” diye ses çıkardım, sesim yankı yapıyordu diyebilirim. İki eleman koşarak adımlarla yanıma geldiğini görünce içimden sevinmeye başlamıştım.
  • Artık koca havaalanında duyulan tek ses Sırt çantamı tarayan X-Ray cihazının bandıydı. Görevliler uzaylı görmüş gibi gözleri açılmıştı ve saçma sapan sorular sormaya başladılar “mesleğiniz nedir, avrupada mı yaşıyorsunuz, çantada top gibi birşey var nedir o, Çorum’un etrafında hangi iller var (Çorumluyum deyince)?…
  • Tahmin ettiğim gibi içeride kavhe veya soğuk içecek otomatı bulunmuyordu, cafe ise kapalıydı. Neyseki 1 litrelik su şisesi vardı yanımda ve birde kitabım. Beyaz lambaların altında bir yere oturup bu kocaman ve sessiz alanda başladım okumaya. Sayfaların sesi her yere yankılıyordu..
  • Görevli kişilerden biri bana terörist muamelesi yapar gibi gözünü benden ayırmıyordu, hatta çapraz yanıma uzak bir yere oturarak …. trene baktığı gibi beni gözetliyordu. Öyle sessizce uzun uzun birbirimize bakıyorduk. Komedi/Gerilim filmi gibi bir ortam vardı resmen…
  • Uçağım ise havaalanının monitöründe ekranda görünmüyordu. Tuhaf olanı ise benden sonra uçacakların uçağı gösteriliyordu. Sordum “sonra yazar” denildi. Onlarca havaalanından uçtum ancak böyle bir uygulama görmedim.
  • Ayrıca sadece havaalanı yapmakla her şey bitmiyor, altyapı yoksa orası kısa sürede çöker. Tıpkı birçok şehirde kanalizasyon olmadığı gibi. Neyse tuvalete gideyim dedim, üst kata çıktım, karanlık dev bir salon, telefonun ışığı ile şalteri aradım ve ışıkları açmayı başardım. Sorsanız tasarruf derler, 3 kuruşun hesabını yaparlar ama milyon dolarlık boş bir yatırıma ses çıkarmazlar.
  • Derken af edersiniz ayakta işimi bitirdim ve 2 adım geriye gittiğimde sensör çalışmadı ve temiz su akmadı, herhalde bununda elektriği kesilmiştir. Yazacaklarım bu kadar arkadaşlar.
  • En çok sinir olduğum olay ise çok komik Öneri kutularını bilirsiniz. Orada görünce hemen “dur şurda eksiklikleri yazayım” dedim. Kalemi elime alıp yazmaya çalışıyorum ama yazamıyorum çünkü çalmasınlar diye birde iple bağlanmış dolma kalem bitmiş ve yazmıyor arkadaş. Kendi kalemimle aynen şunu yazdım…

“Bu havaalanın yapımında kullanınan vergilerin her bir kuruşu haram zehir zıkkım olsun size. Akıl ve bilimle kalın.”

Yazar; Yorumcu @yorumcu73

Alıntı bir Haber ;

Zafer Havalimanı vaat edilen yolcu sayısına ulaşamadığı için aradaki farkı devlet ödüyor. 3 yılda kamu zararı 5 milyon Euro. Şirketin anlaşması ise 29 yıllık

Yap-işlet-devret modeliyle yapımı gerçekleştirilen Bölgesel Zafer Havalimanı’nda (Afyon, Uşak, Kütahya), devletin inşaat şirketi ile yaptığı anlaşma inanılmaz bir kamu zararına yol açıyor.

Vaat edilen yolcu sayısına ulaşılamadığı için aradaki farkı devlet ödüyor. Sayıştay raporlarına göre ise bu rakam tam tamına 5 milyon Euro.

28 Temmuz 2010’da gerçekleştirilen ihalede, tek teklif veren IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş ihaleyi 29 yıl 11 ay işletme süresi karşılığında kazandı. Yıllık 2 milyon yolcu kapasiteli havalimanı 24 Kasım 2012’de hizmete girdi. Ancak, vatandaş havalimanına rağbet etmedi. Bu yüzden işletmeci firmaya verilen garanti hazineden karşılanıyor.

Abone ol
Bildir
guest
2 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster
kişi
kişi
4 yıl önce

güzel ülkem ne hallere kalmış

Anonim
Anonim
4 yıl önce

tek kelime rezalet

mutlakaoku.com | Pdf Kitap İndir | Telecharger Livre GratuitDescargar Libros Gratis | Free pdf download | Kostenlose eBooks |
2
0
Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Yaz Mutlaka Okunsun...x