Geleceği Yakalamak Kitabından göze çarpan yerler! (“200 milyon kişi Türkçe konuşuyor”)

Onur ÖYMEN – Geleceği Yakalamak Kitabından gözüme çarpan yerler. (Not: Kitabın basım tarihi 2000 yılı) FLOOD

  • Amerikan Ulusal Savunma Üniversitesi kürselleşmeyi “malların, hizmetlerin, paranın, teknolojinin, fikirlerin, enformasyonun, kültürüm ve halkların hızlı ve sürekli biçimde sınır ötesine akışı” biçiminde tanımlıyor.

  • Chicago Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre 1997 yılı sonunda 25 büyük piyasa, dünya pazarlarındaki hisse senetlerinin %83’ünü ve dünyadaki tüm piyasa kapitalizasyonunun yarısını kontrol ediyordu. Bunun toplam değeri 20,9 trilyon dolar tutmaktadır.

  • Geçtiğimiz 15 yıl içinde 30 ülkede gerçekleştirilen 183 yabancı sermaye yatırımı üzerinde yapılan bir araştırma, bu yatırımların %25 ila %45’lik bölümünün ülke refahı üzerinde olumsuz etkiler yaptığını ortaya koydu.

  • Bütün gelişmiş ülkelerin emeklilik fonları artık dünya ekonomisinde önemli rol oynuyor. Bu fonların toplam değeri 1992 yılında 6 trilyon dolara, 1997’de ise 9,7 trilyona yükseldi. 2002 yılında bu fonların toplam varlıklarının 13,7 trilyon dolar olacağı hesaplanıyor.

  • Bankalar ve mali kuruluşlar hariç, çok uluslu en büyük 100 şirketin varlıkları 1,8 trilyon dolara, yıllık satışları ise 2,5 trilyona ulaşıyor. 1996 yılında bu satışlar, Çin, Hindistan, Güney Kore, Malezya, Singapur ve Filipinler’in GSMH toplamını aşıyordu.

  • Büyük şirketlerin üretimlerini gerçekleştirdikleri ülkelere “gövde ülkeler” deniyor. Örneğin merkezi İsviçre’de olan Nestle şirketi, toplam üretiminin %98’ini başka ülkelerde gerçekleştiriyor.

  • Ülkesine yabancı yatırımları çeken ülkelerden çok, ülkelerde yatırım yapan firmalar kazançlı çıkıyor. Ama bunun için tasarım, finansman, pazarlama ve iş yönetimi alanlarında dünya çapında rekabet gücüne sahip olabilmek, bu yeteneğe sahip kadroları eğitmek gerekiyor.

  • Gelişme yolundaki ülkelerin dış borçlarının tamamı bu ülkelerin ulusal kurum ve şirketlerinin borcu değil, oraya yerleşmiş çok uluslu şirketlerin dünya piyasasından o ülke üzerinden aldıkları borçlar da o ülkelerin borçları arasında görünüyor.

  • “Birçoğumuz bağımsızlığımıza kavuşmak için büyük mücadele verdik, kan döktük. Ancak sınırlar fiilen ortadan kalktıktan ve dünya tek bir birime dönüştükten sonra bağımsızlık anlamını tamamen yitirebilir” Malezya Başbakanı Mahathir-1997

  • “Eğer bir ülke global piyasaların bir parçası olacaksa kendini bu piyasaların olumsuz etkilerinden koruyabilecek olanaklara da sahip olmalı” Tayland Başbakanı Chuan Leekpai

  • Güney Kore eski Başbakanı Lee Hong Koo: “1995 yılında Kore OECD’ye üye kabul edilip kişi başına milli gelirimizi de 10.000 dolara çıkarttığımızda amacımıza ulaştığımızı sandık. Ancak gördük ki, bir üst düzeye çıktığımız zaman sahip olmamız gereken nitelikler çok farklıymış.”

  • “Çok övündüğümüz güçlü devlet bürokrasimizin o aşamada bir güç kaynağı olmaktan çok, engelleyici bir unsur olduğunu anladık. O zamana kadar üretim artı ihracat yoluyla ekonomik kalkınmaya ve refaha ulaşabileceğimizi sanmıştık”

  • “1990’lı yılların sonundaki kriz bu inancımızda yanıldığımızı gösterdi. Sermayenin küreselleşmesinin önemini ve etkisini yeterince kavrayamamıştık. Onunla başedebilecek mekanizmalara sahip değildik. Kendimizi onun etkilerine karşı koruyabilecek durumda değildik.

  • “Bankalarımızı bir hizmet aracı, adeta hükümetin uzantısı gibi sanıyorduk. Bankaların ve uluslararası düzeydeki sermaye hareketlerinin kalbi olduğunu, cok sonra fark ettik”

  • Soros, 1992 yılında İngiliz sterlininin gereğinden fazla değerlendiğini savunarak devalüe edilmesini istedi. O zamanki İngiliz Başbakanı John Major buna karşı çıktı ve bir süre direndi. Ama sonuçta, piyasaların baskısı ile sterlinin değerini %12 düşürmek zorunda kaldı.

  • İnsanların ortalama ömrü son 100 yıl içinde bütün Batı ülkelerinde hissedilir biçimde arttı. 1900 yılında dünyada ortalama ömür 35 yıldı. Bu 1998 yılında 66’ya yükseldi.

  • 250 yıl önce dünyada en zengin ülkeyle en fakir ülke arasındaki fark 5’e 1 olarak hesaplanıyordu. Bugün bu oran İsviçre ile Mozambik örnek alınacak olursa 400’e 1 düzeyine geldi.

  • Dünyanın en zengin 225 kişisinin toplam serveti 1 trilyon dolar. Bu, dünya nüfusunun yarısını teşkil eden en fakir grubun bir yıllık toplam gelirine yakın.

  • 1998 yılında dünyadaki toplam tüketim 24 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Dünya nüfusunun en zengin %20’si, dünya kaynaklarını, en fakir %20’nin 66 misli tüketiyor.

  • Güney Afrika’da 1994 yılı itibariyle siyahlar arasında fakirlerin oranı %53, aynı ülkede beyazlar arasında fakirlik oranı ise %2’den ibaret.

  • Gelişme yolundaki ülkelerde milli gelirin %55’i şehirlerden kaynaklanıyor. Bu oran orta ölçüde kalkınmış ülkelerde %73’e, ekonomik bakımdan gelişmiş ülkelerde %85’e çıkıyor.

  • Sanayileşmenin ve aşırı derece kentleşmenin sonucunda dünya atmosferindeki karbon-dioksit gazı 160000 yıldan beri görülmeyen düzeye yükseldi. 1960 ile 1996 yılları arasında bu gazın atmosferdeki oranı iki misli artış gösterdi.

  • Sadece 1980 ile 1995 yılları arasında tahrip edilen orman alanı 200 milyon hektar.

  • 1950 yılında Japonya’da halkın gelir düzeyi Türkiye’den düşüktü. Japonya’da 1950 yılında 1.230 dolar olan kişi başı milli gelir, 1990 yılında 23.970 dolara yükselmişti.

  • 1925 yılında Japonların yaş ortalaması 45 yıldı. 1980’li yılların sonunda Japonya bu alanda da dünyanın en ileri düzeyine yükseldi: Ortalama yaş erkeklerde 76, kadınlarda 82 yıl.

  • Bolivya’da enflasyon 1982 yılında %24.000’e ulaşmıştı. (Bizden bin beterleri de varmış ya la)

  • Bolivya’da, kamu harcamaları kısıldı, sübvansiyonlar azaltıldı, ücretler, fiyatlar ve dış ticaret serbest bırakıldı. Bu ve benzeri tedbirlerin sonucunda enflasyon 2 yıl içinde %24.000’den %9’a düştü.

  • Bugün dünyada 200 milyon kişi Türkçe konuşuyor. (2000 yılı)

  • 1996 yılı değerleriyle: 1.Dünya Savaşı’nda harcanan cephanenin değeri 2,5 trilyon dolar. 2.Dünya Savaşı’nın maliyeti 8 trilyon dolar.

  • 1972 yılında yapılan bir anlaşmayla biyolojik silahlar yasaklandı, 1993’te Kimyasal Silahların Yasaklanması Anlaşması yapıldı, 1996’da nükleer denemeler bir anlaşmayla yasaklandı.

  • 1790 yılında dünyada liberal demokrasiyle yönetilen sadece 3 ülke vardı. Amerika, Fransa, İsviçre.

  • ABD yasaları bireylerin haklarını topluma karşı yükümlülüklerinden üstün tutuyor. Avrupa ülkeleri hukuk sistemleri ise, genelde bireylerin haklarıyla topluma karşı sorumluluklarını bir arada değerlendiriyor.

  • Avrupa ülkeleri arasında İngiltere, İrlanda, İtalya, Norveç, Finlandiya ve Yunanistan’da devletin resmi dini olduğu kabul ediliyor. Brezilya, Arjantin, Peru, Bolivya, Ekvator ve Paraguay da devletin resmi bir dine sahip olduğu ülkeler arasında.

  • Batı Avrupa’daki 17 ülkeden sekizi, Avrupa Birliği’nin 15 üyesinden yedisi monarşi ile yönetiliyor.

  • Polonya ve Slovakya’da geleneksel olarak dinin politika üzerindeki etkisi hissediliyor. Örneğin 1992 yılında Polonya Parlamentosu Hristiyan değerlere saygı gösterilmesini öngören bir yasayı kabul etmişti.

Bu Konu, Mars’ın Lideri@MarsinLideri Kullanıcı adıyla paylaşımlar yapan, bir Twitter hesabının, paylaşımlarından derlenerek oluşturulmuştur…

guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster
mutlakaoku.com |
0
Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Yaz Mutlaka Okunsun...x