Bundan 37 yıl önce bugün, tarihin en korkunç katliamlarından biri gerçekleşti. Lübnan’ın başkenti Beyrut’taki Sabra ve Şatila mülteci kamplarında kalan binlerce masum ve savunmasız Filistinli akla hayale sığmaz bir vahşetle katledildi.
- Katliamın boyutlarının anlaşılması için araştırma komisyonlarında yaptığı tanıklıklardan örnekler vereceğim. İfadeleri yumuşatmayı çok isterdim ama Sabra ve Şatilla vahşeti yumuşatılarak anlaşılmayacağı için olduğu gibi aktarıyorum.

- Bu yüzden flood’a devam edecek okurları şimdiden uyarır ve özür dilerim; okuyacaklarınız psikolojinizi olumsuz etkileyebilir. Ancak dediğim gibi, nasıl korkunç bir katliam yaşandığını hatırlayabilmek için ihtiyaç var bu tanıklıklara.

- “Daha ilk saatlerde falanjist militanlar yüzlerce insanı öldürürler. Dar sokaklarda yürüyen her şeye ateş ettiler. Evlerin kapılarını kırarak akşam yemeklerinin tam ortasında aileleri son ferdine kadar öldürdüler.”

- Kurbanlarını öldürürken Müslüman, Hristiyan, Lübnanlı, Filistinli ayrımı yapmadı katiller. Cellatlarına yalvararak Lübnanlı olduğunu anlatan Şii kıza “Siz de bu pis Filistinlilerle beraber yaşadınız. Sizin de sonunuz aynı olacak.” yanıtı aldı.

- Katliam sonrası kaybolanlar arasında İngiliz mandası sırasında Filistinli erkeklerle evlenip 1948 büyük göçünde (Nakba) eşleriyle birlikte Lübnan’a gelen dokuz Yahudi kadın da vardır ki bu kadınların dördünün ismi basında da yer almıştır.

- Şatila’daki katliamda Lübnanlı Mikdat ailesinin tam 39 üyesi katledilir. Bazıları boğazlanarak, bazıları karınları yarılarak. 29 yaşındaki 8 aylık halime Zeynep de bunlardan biridir ve katiller kurbanın karnını yarıp fetüsü ölü annenin kollarına bırakırlar.

- Mahallede birçok kadının önce ırzına geçilir, sonra katledilir. Öldürülen kadınlar çırılçıplak soyularak vücutlarına bıçakla haç çizilir. Mikdat ailesinin ırzına geçilen kızlarından biri 7 yaşındadır.

- Kolundan ve bacağından yaralanarak hastaneye kaldırılan Milad Faruk (11) annesinin ve küçük kardeşinin televizyon seyrederken öldürüldüğünü, milislerin eve girip tek kelime etmeden ateş açmaya başladığını anlatır.

- Bayan Haşem korkunç çığlıkları duyunca kocası ve çocuklarıyla kaçıp bir sığınağa girer. Planlı bir katliam olduğunun henüz farkında değillerdir ve kocasını evden çocuklar için süt getirmeye gönderir. İki gün sonra kocasının delik deşik cesedini bulacaktır.

- İsrailli bir gazeteci şu tanıklığı nakleder: “Kardeşimin evine gittiler, ondan tüm parasını ve altınları istediler. Kardeşim söyleneni yapınca “Görüyorsun ya artık hiçbir değerin kalmadı” deyip onu, babasını ve iki kardeşini öldürdüler.

- “Sığınaktayken gelen falanjistleri gördük. Herkes beyaz mendil sallayarak sığınaktan dışarı çıktı ve “Barıştan yanayız” diye bağırdı. Hepsi derhal öldürüldü. Kadınlar ağlıyor ve yalvarıyorlardı.” (Filistinli mülteci bir çocuk)

- “Yanımda 9 aylık yeğenim vardı. Yeğenimin ağlaması askerlerden birinin sinirini bozdu ve omzuna bir el ateş etti. Yalvarıp onun ailemden sağ kalan tek kişi olduğunu söyleyince daha da sinirlendi ve vücudunu bir bıçakla ikiye ayırdı.” (Filinstinli mülteci çocuk ifadesi)

- “Kamp sakinlerinden seçilen 4 kişilik heyet teslim olduklarını ve kampta silah ve gerilla bulunmadığını iletmek için İsrail karakoluna yöneldiler. İki gün sonra üçünün cesedi karakol yakınlarında bulundu.”

- Akka Hastanesi yakınında çoğunluğu kadınlardan oluşan 50 kişi ellerinde beyaz bayrakla ateşkes talebi için İsrail karakoluna ilerlerken falanjistler tarafından durduruldu ve kadınların çoğunun ırzına geçilip öldürüldü.

- “Kamptan gelen bir kadın falanjistlerin çocukları öldürdüğünü söyleyince durumu üstlerime rapor ettim. Verdikleri cevap “Sen merak etme, her şey yolunda” oldu. Kadına da kampa dönmesi emri verildi.” (İsrailli bir asker)

- Sabra kampından bir Filistinli “Karşıma çıkan ilk İsrail karakoluna gidip katliamı anlattım. Subayın dinledikten sonra ilk sorduğu soru “Sizin silahınız var mı?” oldu, varsa getirip teslim etmeniz lazım dedi. Katliam onu ilgilendirmiyordu.”

- “Hastaneye 9 aylık bir bebek getirildi. Bebek birkaç saat içinde öldü. Sonradan ölü bebeği gören bir falanjist gelerek “Bu paketten kurtulmak ister misiniz? Onu çöpe atacağım.” dediğinde gerçek bir katliamla karşı karşıya olduğumuzu anladım.” (Lübnanlı hastabakıcı)

- “Gece bir milis geldi ve “Şimdiden 250 terörist öldürdük” dedi. Buna bütün arkadaşlarım güldü “işte falanjist yalanları.. Biz silah sesi bile duymadan bunlar nasıl 250 kişiyi öldürmüş olsun?” (İsrailli bir asker)

- “Sivilleri öldüren falanjistler gördüm. Hatta falanjistlerden biri bana ‘Bu gebe kadınlar terörist doğuracaklar, o yüzden hepsini öldürüyoruz.” dedi, ben de durumu üstlerime bildirdim. (İsrailli Teğmen Avi Grabowski)

- “13 yaşındaki bir çocuk bana milislerin kendisi de dahil herkesi duvara dayayıp kurşuna dizdiklerini, kendisinin boyu küçük olduğu için kurtulduğunu anlattı. Bu bana Nazi mangalarından kurtulan Yahudi çocukları anımsattı. (İsrailli bir asker)

- “19 yaşındaki İntisar İsmail isimli Filistinli hastabakıcının Saad Haddad’ın adamlarınca on defa ırzına geçildi. Her tarafı o kadar yara bere içindeydi tanınmaz haldeydi. Kimliğini ancak parmağındaki yüzükten teşhis edebildik.” (Lübnanlı bir hastabakıcı)

- “Müfid Esad isimli 14 yaşındaki yaralının yanına yaklaştılar. Filistinli misin? diye sordular, başıyla evet işareti yapınca “Demek Filistinlisin ve hala yaşıyorsun?” diyerek onu da öldürdüler.” (Lübnanlı hastane görevlisi)

- “Sabra ve Şatilla yakınlarında toplanan falanjistleri kayda alıyorduk. Niye beklediklerini sorunca “Hepsini geberteceğiz, analarını bacılarını sikeceğiz” diye cevap verdiler. İçlerinden biri “Yalnız önce iyi bir esrar çekmem gerek.” dedi. (İsrailli gazeteci Alex Fishman)

- Bu korkunç ifadelerin tamamı resmi araştırma komisyonu tutanaklarına girmiş tanık ifadeleri. (Ben İsrailli gazeteci Amnon Kapeliouk’un Sabra ve Şatila Katliamları kitabından alıntıladım.)

- Kuşkusuz örnekler çoğaltılabilir ama sanırım bu alıntıladıklarım bile İsrail ordusunun gözetiminde Lübnanlı falanjistlerin iki gün boyunca nasıl korkunç bir katliam gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Bize düşense asla unutmamak.




Pelikan Grubu | Pelikancılar Kimdir?
Menzil Tarikatı; Gavs Kimdir? Nasıl Çalışırlar? Mal Varlıkları Nedir?
Serkan Kurtuluş Kimdir?
Kesinleşmiş Cezanın ne kadarı Cezaevinde yatılır! (‘Cezamın yatarı ne Avgat Bey?’)
Corona Virüsü
Yeşil kod adlı; Mahmut Yıldırım Yaşıyor mu?
Türkiye’deki Cezaevi Tür ve Tipleri hakkında pratik bilgiler!
Kur’an-ı Kerim’de Bilim ile İlgili Ayetler? (‘Kur’an bilime yönlendirir!’)
Erkekler neden mesaj yazmaz? Kızlar neden mesaj atmaz?
Akp’nin Yasadışı silahlı eğitim kampları! (‘İç Savaş Hazırlığı, Görüntüler – İddialar’)
Osmanlıca Küfür
Twin Flame
Atatürk’ün dedesi kimdir? | Soy Ağacı
Dr. Mehmet Öz; Corona Virüsü
Türkiye Yunanistan Askeri Gücü Karşılaştırması
David Rockefeller, Servetinin sınırlarına yolculuk! Ve Türkiye’deki Temsilcileri!
Adolf Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in Sözleri
Şehidimiz Var; Albay Okan Altınay
Rabıta Nedir? Nasıl Yapılır?
Ölün İstiyorum Artık | Nejat İşler
Okumaz olaydım…………
Elias (Eli) Hubeyka’yı hatırladım. Sabra-Şatilla yaşanan katliamı düzenleyen sağcı Hristiyan milislerin şefiydi. O dönemde soykırımı düzenlemek ile suçlanan Ariel Şaron (buldozer lakaplı) hakkında Belçika’da açılan davada tanıklık yapacaktı. Aracı ile havaya uçuruldu.
Katliamın manivelası olarak kullanılan Beşir Cemayel suikasti ile ilgili de çeşitli yorumlar var. O dönem Hafız Esad’a mal edilmişti ama böyle olduğuna inanmayan da pek çok analist var.
1976’da damour’da yapilan fko destekli katliamına misille olarak yapıldığı iddia edilen yakın tarihin en korkunç saldırılarından biri. Maalesef, damour da sabra-şatila da Lübnan iç savaşında her iki taraf acisindan, insanlığın öldüğü anlara örnek olarak tarihe yazıldı.