Atma Recep Din Kardeşiyiz!

Bu vatandaşın söylemine karşı eski Komutanlar TSK-Din konusuna değinince ben de bu işin tam göbeğinde olan biri olarak “ATMA RECEP DİN KARDEŞİYİZ DİYECEĞİM AMA BEN SİZİN KADAR ANİ FİKİR DÖNÜŞÜMÜNÜ GERÇEKLEŞTİREMEDİM.” başlıklı bir yazı kaleme aldım.

  • 2003 yılından bu yana istihbarat görevlerinde çalışan biri olarak, TSK’daki din-siyaset kültürünün son süreçte nasıl değiştiği konusunu ele almak istiyorum. Neden bu konu derseniz, son günlerde emekli eski komutanların din konusundaki paylaşımlarından ilham aldığımı söyleyebilirim.
  • Sustuğunda “Susuyor demek ki suçlu”, hukuki arayışından sonuç çıkmayınca ve medyada tek taraflı linçe uğrayınca konuşayım diyorsun bu defa da “Bak emir almış konuşuyor.” diyenler aslında bu makalemin ana karakterlerinden başkaları değildir.
  • Dz.K.Harekât Merkezinde Deniz Kuvvetleri Komutanı başkanlığında bütün amirallerin katılımıyla yapılan günlük brifingde, Komutan soru sorduğunda sus pus olup kafalarını bana çevirerek “Halis cevap verse de cevaptan kurtulsak” diyen, Komutana karşı bildiğini ve inandığını tek söyleyen isim olduğumu bilen komutanlar keşke buralardan gerçekleri yazabilseler.
  • Bir ara hikayesini de yazarım. İstihbarat sınıfında görev yapan her subay/astsubayın iç güvenlik alanında görev yapacağı anlamı çıkarılmamalıdır. Mesela ben istihbarat sınıfı olarak görev sorumluluğum dünya deniz alanlarındaki gelişmeler, Türk-Yunan Sorun alanları, Enerji Kaynakları, Suriye, Libya Harekâtı, NATO gibi daha çok harekât istihbaratı niteliğindeki görevlerle sınırlıydı.
  • Yani Cemaatler, aşırı sol akımlar, siyaset, PKK gibi iç Güvenlik konuları; İKK (İstihbarata Karşı Koyma) ve Güvenlik ile ilgilenen birimlerin görev ve sorumluluk alanlarına girmekteydi. 2003-2005 yıllarında MSB.lığındaki görevim İKK konularını da kapsıyordu.
  • Sonraki süreçte her ne kadar İKK görevinde bulunmasanız bile; İstihbarat Seminerleri, Toplantılar, gelen emirler, mevcut yönerge ve dokümanlar, mülakat komisyonları itibarıyla bu konulara her istihbaratçı subay vakıftır.
  • İzmir’de İştirak ettiğim mülakat komisyonu kursunda farklı üniversitelerden kursa eğitim vermek üzere gelen birçok profesör seviyesindeki öğretim üyesinden ders aldım. Kurs mülakatlarda TSK’ya sızmaları önlemek için takiyye yapan kişilerin tespitine yönelik konular içeriyordu.
  • Genel itibarıyla kursta cemaat veya diğer örgütlerin beden ve terminoloji dili üzerine uygulamalı anlatımlara yer veriliyordu. Biraz daha somutlaştırmak için; şu cemaat mensupları şöyle oturur, sol örgüt mensupları bu şekilde durur, şu terimleri oldukça sık kullanırlar gibi…
  • Oldukça faydalı olduğunu düşündüğüm kurstan istifade ederek birçok takiyyeciyi eleme fırsatım oldu. Tabi bu elemeler sadece salt kurs bilgileriyle değil, mülakat sırasında söylenen, kişinin backgroundu, aile yapısı da önemli rol oynamıştır.
  • Ben Türkiye’nin bugün geldiği durumu gördükçe o dönem doğru yapmışız derken, o dönemin TSK’nın laik yapısının korunması için yapılması gerekenler konusunda en tavizsiz çalışan bazı amiraller, generaller, albaylar çıkıp “TSK’nın aslında çok dindar olduğu, dini ritüellerin serbestçe yapıldığı bir kurum” gibi gösterme yarışına girmeleri beni oldukça şaşırtmaktadır.
  • Hayır TSK ne dindar ne de herhangi bir siyasal akıma yakındı. TSK Laik, Atatürkçü, modern hayatı benimseyen oturmuş bir kurumsal kültüre sahipti. Aslında bu komutanların söylemleri, #15Temmuz sonrası TSK’daki aşağıda bahsedeceğim ani değişim rüzgarlarını görünce az bile kalıyor diyebilirsiniz.
  • Rahmetli Güven Erkaya bugünleri görse kalp krizinden giderdi. Maalesef TSK’daki mevcut uygulamalar ordunun Laik, Atatürkçü yapıdan Radikal Siyasal İslami yapıya dönüştürüldüğü analizlerini haklı çıkarıyor.
  • -Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının toplu resmi kıyafetle Millet Camiine sabah namazına gitmesi, -Bayram namazında yine resmi kıyafetle imamı huşu içinde dinleme ve saygı/hürmetlerini sunmaları, -Birliklerde cemaatlerin “Namazı kim kıldıracak” mücadelesi vermeleri, -Harp okullarına başı kapalı subay adaylarının alınması, -İmam hatiplere Harp Okullarına girişlerde dolaylı kolaylık sağlanması, -Genelkurmay Başkanı eşinin ani gelişebilecek durumlara hazırlıksız yakalanmamak için baş örtü olarak da kullanabileceği şalla dolaşması, -Genelkurmay Başkanının Abdullah Gül’ü siyasal İslamcı Erdoğan lehine Cumhur Başkanlığı seçiminden vazgeçirmesi, -Askeri birliklerde törenlerin duayla yapılması gibi…
  • Televizyonlarda her gün boy gösteren, bol bol tweet atan general/amiraller, siyasi partilerde propaganda yapan general ve albaylar; TSK’da dini görevlerin rahatlıkla uygulandığı ortamlar sağlanırdı diye söyleyip/ yazabileceklerdi.
  • Ben diğer Kuvvetleri bilemiyorum ama sadece Genelkurmay Başkanlığında bir mescittin varlığından haberdarım, onu da genelde MSB ve Genelkurmay’daki az sayıda memur kullanırdı.
  • Belki Deniz Kuvvetlerinde yeni ideolojinin köşe taşı olarak birliklerde cami/mescitler açılmıştır. Bilen varsa paylaşırsa memnun olurum. Siyasal İslamcıları, cemaat ve aşırı akımların TSK’dan temizlemek veya kontrol altında tutmak için fişlemeler yaptırılırdı.
  • Bu fişlemeleri de yine Balyozdan etkilenen, emekli olup konuşan komutanlar ve içeride tutsak komutanlarla birlikte yaptık.
  • Kimleri mi fişledik; -Oruç tutan -Namaz kılan -Eşi kapalı olan -Sosyal faaliyetlere katılmayan -İçki içmeyen -Eşiyle denize girmeyen -İçki içmeyen -Yazın dahi kapalı kıyafet giyinen -Cemaatlerle irtibatı olan -Konuşmalarında dini terimler kullanan -Askeri Hastanelere başı kapalı giren -Garnizon içerisinde başı kapalı dolaşan ziyaretçiler -Bayram namazına giden -Evinde herhangi bir fraksiyonun simgesini taşıyan -Daha birçok husus eklenebilir….
  • Bu kişilerin tespiti için TSK’nın MIT ve emniyet gibi sokak takibi görevi olmadığından, bu tür bilgiler bu kurumlardan talep edilirdi. Birlik komutanlıklarının esas görevleri bu tür yaşam tarzını benimseyenleri üst makamlara rapor etmekti.
  • Bunun için 3 aylık, 6 aylık ve yıllık raporlar hazırlanırdı. Amirler bu raporlarını hazırlamak için; -Astlarının evlerine ziyaretler gerçekleştirir, -Sosyal faaliyetler düzenleyerek ailecek davranışlarını gözlemler, -Ramazan süresince oruç tutup tutmadıkları belirlenmeye çalışılır, bunun için özellikle çay ikram edilerek reaksiyonları ölçülür, -Garnizona gelen misafirlerin giyim tarzları kaydedilir, uygunsa fotoğraflanır, -Ailelerin tatil fotoğrafları irdelenir, -Cuma günleri öğlen saatinde izin isteyenler kayıt altına alınır, -Konuşmalarında dini terimlere yer verenler not edilir, -Bu konuda gelen şikayetler veya farklı gözlemler varsa bu da rapora ilave edilirdi.
  • Bu takiplere ilave olarak TSK’daki mevcut düzeni korumak için komutanlar personeline; -Eşleri kapalı olan özellikle subaylara eşlerinden boşanmaları, -Askerliğin ağır görev olduğu ve oruç tutmanın doğru olmadığı, kendilerinin tanrı katındaki sorumluluğu üstlenecekleri, -Mesai ortamında namaz kılmanın diğer personelin hakkını yemek olacağı, yapılacaksa da evde yapmaları gibi telkinlerde bulunurdu. Dosyası kabarık olan TSK üyelerinin kurumdan temizliği için iki alternatif uygulanırdı.
  • Birincisi amirleri tarafından düşük sicil verilerek yetersizlikten TSK’dan atmak. İkincisi ise YAŞ kararlarıyla ordudan ilişiklerinin kesilmesidir. Bazı amirler kategoriye alınan askeri personelin sicil notunu çalışkan ve başarılı olması nedeniyle yüksek vermesi durumunda, kendisine sicil geri gönderilerek düzeltmesi istenirdi.
  • Tabi bu geri göndermeler biraz da neden bu kişileri koruyorsun şeklinde imalı göz dağı verilerek yapılırdı. Son dönemlerde ise “Toplumla barışık hale gelmek için TSK’nın ne yapması gerektiği” konulara sıklıkla yer verilmeye başlanmıştı.
  • TSK’nın din konusunda hassasiyetini topluma vurgulamak için ürettiğimiz bazı argümanlar; -Deniz Kuvvetlerinde her bir etkinlik yapılırken bismillah ile başlanır. Demir alırken VİRA BİSMİLLAH!, yelkenler açılırken yelkenler FORA BİSMİLLAH!, demir atarken BİSMİLLAH FUNDO gibi ifadeler kullanılır. -Gemi ana direğinin en üstünde Kur’an bulunur. -Gemi tersaneden ayrılırken kaza ve belaya karşı kurban kesilir. -Asker hücum ederken Allah Allah nidalarıyla atağa geçer. -TSK’da imam sınıfı vardır. -Ayrıca şehit cenazelerde komutanların askerlere ayrılan yerde değil şehit maaşının başında namaz kılması da uygulamaya konacaktır.
  • Bunların hepsi doğrudur. Ama bunlar kalem-kitap gibi askeri literatürümüze tarihimizle girmiş terminolojidir. Bunların din olgusuyla ilgisi olmadığını benden çok meslek hayatı olan komutanlar çok daha iyi bilir. Ama görüyorum ki gerçekleri söylemekten çekinen komutanlar hala kendileri ile yüzleşmekten kaçınarak, eski argümanlara sığınıyorlar.
  • Demek ki o günkü komutanlar TSK’nın başına gelecekleri o günden görmüşler ki, toplumla barışmak için neler yapabiliriz argümanlarını üretme kararı almıştı. Evet itiraf etmeliyim ki Ordu geçmişte din konusunu aşırı şekilde baskı altında tuttuğu için bugün siyasal İslamcılar halkın bu din duygusunu sömürerek TSK’yı radikalleştirmeyi başarmıştır.
  • Balyoz davalarında yargılanan subayların birçoğu ile teşviki mesaimiz olmuştur. TSK’nın bugünkü radikalleşen durumuna gelmesine nasıl göz yumduklarını anlamakta zorlanıyorum. Aslında Türkiye’de TSK’nın literatüre soktuğu TAKİYE yapmak eyleminin uygulayıcıları olmadıklarını temenni ediyorum.
  • Gidişat tam aksini gösterse de; umarım takiyyelerinin nihai amacı sadece kendilerine makam edinmek değil TSK’yı eski Laik, Liberal, Atatürkçü, Siyasetten bağışık bir yapıya kavuşturmaktır.

FETÖ bahanesiyle ordudan atılan laik, Atatürkçü, batı yanlısı subaylardan yoksun TSK’nın bugünkü hali beklenen siyasal İslam’a kayan radikal değişim olsa da; yeni alınan seçmeli personel ve oluşturulması planlanan yeni komuta yapısı ile Türkiye’nin 2023 projeksiyonunda çok daha vahim dini radikal bir TSK ile karşılaşılması kaçınılmazdır.  Tavsiyem meydan artık boş değil, yazarken çizerken takiyye yapmayın, “silah arkadaşlarınızı satıp sonra satmıyormuş gibi yaptığınız” gibi yapmayın en azından, derim!

Yazar; Halis Tunç

guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster
mutlakaoku.com |
0
Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Yaz Mutlaka Okunsun...x