Stalin’in sanat komiseri Jdanov, sanatçılara görevlerini(!) hatırlatırken ağzından şu cümleler dökülür.. “Sosyalist tarımımızın en önemli kesimlerinden olan hayvancılığı yaygınlaştırma çalışmasını geliştirmeliyiz.” Sanat ve tarım politikaları!
- Hal böyle olunca Şair Semen İsakoviç Kirsanof’un 1931’de yayımlanan ve Lenin Ödülü’ne layık görülen kitabının adının “Birinci Beş Yıllık Plan” olması pek şaşırtıcı gelmiyor insana…
- Sert, otoriter, tekçi, ideolojik rejimlerde sanat, resmi ideolojinin belli başlı taşıyıcı unsurları arasında yerini alır. Bu tür ortamlarda sanatçıya yön veren, -örneğin nasıl beste yapması gerektiğini belirleyen- ölçü taşı kuşkusuz resmi ideoloji öğretileridir.
- Osmanlı devlet geleneğini ve mirasını reddeden tek parti rejiminin sanata bakışı da bundan pek farklı değildi.. Cumhuriyet modernleşmesi batılılaşma ve yeni bir kimlik inşası üzerine bina edilmişti.
- Dolayısıyla bu süreçte edebiyat, şiir, roman, resim, müzik, tiyatro gibi alanlar batılı değerleri benimsetme ve resmi ideolojiyi içselleştirme aracı olarak işlev gördüler. Sanatın üretken gücü tekçi yapıyı inşa etmede kullanıldı.
- Türkiye’de sanat ve kültür faaliyetleri denilince yıllardır Kemalist,kesim akla geldi. 1000 yıllık kültür, sanat ve irfan birikimini bir kenara atan Türkiye, yıllardır halka derinlikten yoksun, tatsız,tuzsuz, seviyesiz ürünleri “eser” diye yutturdu.
- Sanata ve sanatçıya biçilen vazife ulus devlet inşa etmek olunca kimse buraya ait kalıcı derinlikli bir eser üretemedi. Üretme yetileri, hayal dünyaları resmi eğitim vasıtasıyla kasıtlı olarak ellerinden alınan bir toplumda sanat gelişir mi?
- Sanat,kural koyucuların çerçevesini belirleyebileceği bir alan değildir. Sanat insana uçması için kanat takar. İlham, bir matematik formülü değildir.Kalbi ve hissi olandır. Sanatçı eline verilen bir formülle işe koyulmaz.
- Hayalin, muhayyilenin çerçevesini çizemezsiniz. Dolayısıyla sanatçıya bir görev tevdi edemezsiniz. Ondan bir yapıyı, sistemi muhafaza etmesini, ayakta tutmasını bekleyemezsiniz.
- O dünyaya gelmiş olmanın şaşkınlığını bir türlü üzerinden atamayan insan taifesine seslenir. Ona dil olur,ses olur vicdan olur.Sanat faaliyetleri Kemalist solcu kesimin tekelinde siyasi propaganda malzemesi olarak kullanılmaktan öte bir anlam ifade etmedi.Zavallı sanat!
- Bu ülkede devlet kesesinden sanatçılık yapan birçok çapsız sanatçının kendilerini halkı aydınlatmak gibi kutsal bir görevi icra ettikleri yanılgısıyla yıllarımızı heba ettik. Sanatçı, sanat faaliyetlerine devletten maaş alan memur zihniyetiyle yaklaşamaz.
- Bu en başta sanata indirilmiş büyük bir darbedir. Sanat ve kültür faaliyetleri özgür ortamlarda varlık bulur, gelişir ve dal budak salar.
- Daha 2012 yılında Erdoğan’ın “İleri ülkelerde devlet eli ile tiyatro yapılmıyor. Tiyatroları özelleştiriyorum” ifadesine en sert tepki sanat tekelini ellerinde tutan aydınlıkçı, laik, Kemalist sanatçılardan gelmişti.
- Sanat alanında inşa edilen bu tekçi yapıyı kırmak ve sanatçıya özgür alanlar açmak yeni dönemin birinci görevi olmalıdır. Bunun için işe önce milli eğitim sisteminden başlamamız gerekiyor.
- Ülkede kabiliyetli, derinlikli ve dünya çağında sanatçılar yetiştirmek istiyorsak devlet okullarında eğitim gören çocukları flütten ve Kemalizm içerikli resim müfredatından bir an evvel kurtarmamız gerekiyor..
- İlköğretimin ilk aşamasında sanata ilgisi olan çocuklar için ayrı resim ve müzik okulları açılmalıdır. Resim, müzik, edebiyat gibi alanlara özel ilgisi olan çocuklarımızı yoğun müfreat içinde eritip lütfen yeteneklerini köreltmeyelim.
- Bugün Türkiye’de sanatın gelişememesinde milli eğitim sisteminin büyük payı bulunmaktadır. Eğitim resmi ideolojiye bağlılık ve itaat üzerine inşa edilmiştir. İdeolojik eğitim sistemi ise insanın kendini bilme, insanlığını gerçekleştirme ve muhayyile kanallarını tıkar.
- Türkiye’de son 100 yıldır yapısı hiç değişmeyen ve zihinleri tasnif edip, bireyi belirli bir kalıba sokmaya çalışan maarif teşkilatının sanatın önünde ciddi bir engel olduğunu söylersek abartmış olmayız.
- 19. yüzyıl pozitivizmini esas alan bu tekçi yapı yıllardır bireyin tercihte bulunma, üretme ve hayal gücünü köreltmektedir. Resim, müzik ve edebiyat derslerini bile ideolojik propaganda aracı olarak gören bir eğitim sisteminde evrensel çapta ressam, bestekar, romancı ve şairler yetişmeyecektir.
Bu bakımdan milli eğitim sisteminin reforma ihtiyacı vardır. Ülkede sanatın gelişememesinin önemli nedenlerinden biri de eğitim sisteminin yetenekleri köreltmesidir. Diyeceğim budur.
Bu Konu, Ufuk Coskun@ufukcoskunn Kullanıcı adıyla paylaşımlar yapan, bir Twitter hesabının, paylaşımlarından derlenerek oluşturulmuştur…