Bir varmış bir yokmuş. Böyle başlar ya hani masallar.. Ama bu anlatacağım masal değil, gerçekten yaşanmış bir zamanlar, şimdi masal olsa da.
- Efendim delilerin-velilerin çok olduğu o eski zamanlardan birinde, meczubun biri camiye girer, belli ki namaz kılacak….
- Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır.. Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider…
- Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar..
- Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını. Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. cemaati de rahatsız etmiştir…
- Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar..Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile..
- İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar.. İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır yanına ve der ki:
- “Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaza yüksüz gel…
- Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar: – “Âdetiniz böyle değil mi?” – “Ne âdeti?!” der Hoca..
- Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra.. Der ki meczub bu kez:
- Hocam ben namaz kılmak için geldim, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var…
- Zannettim ki adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun? Kızacaksan herkese kız, tek bana değil!
- Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der.. “Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”..
- Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına,bıyık altından gülüşmeler başlamıştır..
- Meczub bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır:
- “Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı.. Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek…
- Bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!..”
- Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca; “ Boş yok, boş yok hiç!..diye tekrarlar.
- O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar! Aynen doğrudur dedikleri çünkü;
- Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı…
- Diğeri lokantasında pişireceği yemeği Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde de bakıma muhtaç annesi..
- Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der, bu kez endişeyle Hoca.. O da der ki:“Zaten en çok da sana şaştım hoca! Senin sırtında inek vardı
- Meğerse, hocanın ineği hastaymış, öldü mü ölecek mi? diye düşünürmüş namazda. Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var.
- Namaz kılmakla müslüman olunmaz. Namaz kılmamakla da kafir olunmaz. Niyetin neyse sen O’sun.
Bu Konu, Ferit Aslan @aslan_ferit1980 Kullanıcı adıyla paylaşımlar yapan, bir Twitter hesabının, paylaşımlarından derlenerek oluşturulmuştur…