Saat on ikiyi vurdu! Gece gece yine fazla uzun olmayacak bir korkulu mevzu floodu geliyor! İnceden toplaşalım… Başlıyoruz!
- Biz günümüzde “üç harfli hikayeleri” anlatıyoruz ya. Eskiden bunların misli anlatılırmış. Değirmenler, köşkler, dar geçitler vb.
- Bir kısmı şekil değiştirerek, bir kısmı şansa kayda alındığından bizlere kadar ulaşmışlar. Denk gelmek mümkün.
- Bu gece anlatacağım mevzu eski İstanbul folklorundan! Cinlerin kaçırdıkları insanlarla alakalı bir rivayet.
- Birazdan anlatacaklarımın tafsilafını Mehmet Bayrı’nın 1946 basımı İstanbul Folkloru adlı kitabından da okuyabilirsiniz. Nakil oradan.
- Bayrı’nın deyimiyle 1940’larda bile “seksen doksan yıl öncesinin rivayeti” diye anlatıla gelen bir hikaye. Suriçinin semtlerinden birinden.
- Bir kadının oldukça korkak bir gelini varmış. Korkusundan geceleri odasından dışarı çıkamazmış. Kaynanası da sürekli korkutmayı severmiş.
- Kaynana her gece evde dolaşır: “İbrikçi Kalfa gel de bunu al!” diye haykırırmış. Birkaç kere yapmış bu eziyeti kızcağıza. Sonra bir gece…
- Gelini ansızın ortadan kaybolmuş. Kaçırdılar mı kayıp mı oldu, bir yerde ölüp kaldı mı, kaçtı mı meçhul. Bir iz bir işaret yok kızcağızdan.
- Bir-iki gün boyunca aramışlar, haber bırakmışlar kimse bir şey görmemiş. Kadının kocası bakmış en son olacağı yok bir hocaya gitmiş.
- O tarihlerde İstanbul Karagümrük’te bir Ejder Baba tekkesi varmış. Tekkenin şeyhi Ejder Baba’ya başvurmuş. Ejder Baba bir dilekçe yazmış.
- Dilekçeyi vermiş adama: “Bunu al. Gece kale kapıları kapanmadan Edirnekapısı’ndan dışarı çık.” (Mevzunun geçtiği zamanı düşünün artık)
- “Edirnekapısından çıkınca Savaklar yolunda bir büyük top ağaç var. Ağacın üstüne çık bekle. Zira bu ağacın altında geceleri…”
- “cin ve perilerin padişahı orada halkının şikayetlerini dinler. Sen de o esnada hemen bu dilekçeyi önüne atarsın ağaç tepesinden” demiş.
- Adam bunun üzerine gitmiş ağacın oraya, beklemeye başlamış. Gece yarısına kadar kimsecikler yok. Bir bakmış birden insanlar toplanmış.
- Tuhaf kılıklı, tuhaf görünüşlü insanlar. Öbek öbek geliyorlar. Şenlik sesleri, vaveylalar, korkunç suretli olup insanı dehşete düşürenler…
- Bunlar ağacın altına bir kürsü koymuşlar. Cin ve periler padişahı gelmiş kürsüye çıkmış, mahkeme kurmuş. Adam hemen dilekçeyi atmış önüne.
- Dilekçeyi padişaha uzatmışlar. Padişah okuyup İbrik Kalfa’yı çağırtmış.”Filanca adamın karısını neden aldın?” diye sormuş. İbrik Kalfa demiş
- “Sultanım bu benim hakkımdır Çünkü beni çağırdılar Önce önem vermedim ama ısrar ettiler. Kadını alıp götürmeye mecbur oldum” Padişah emretmiş:
- “O halde kadını şimdi getir” diye. İbrik Kalfa emre uymayınca bunu Sünnet Köprüsü’nde idam etmişler. Kadını da ağacın altına getirmişler.
- Horozlar ötmeye başlayıp sabah olunca periler cinler kaybolmuş ortadan. Hanımının hiç tepki vermeden tek başına öylece durduğunu görmüş adam
- Almış Ejder Baba Tekkesi’ne götürmüş. Orada Ejder Baba dua okuduktan sonra kadının aklı başına gelmiş. Ejder Baba adama gidip Kağıthane’de…
- Sünnet Köprüsü’ne bakmasını söylemiş. Adam gitmiş bakmış. orada bir kara köpeğin boğulmuş olduğunu görmüş. İbrik Kalfa imiş bu.
- Mevzuda bahsi geçen Kağıthane’deki köprü bu. Şimdi ne vaziyettedir bilemiyorum.
Eski İstanbul’da hikâye bitmez ama bu gecelik bu kadar kâfi. Her ne kadar sürç-i lisan ettikse de affola. Başka bir gece yine toplanırız.
Bu Konu, Mehmet Berk Yaltırık @SonGulyabani Kullanıcı adıyla paylaşımlar yapan, bir Twitter hesabının, paylaşımlarından derlenerek oluşturulmuştur…
Bunu okuyalı çok oldu ama, yenileri yayımlansa da okusak…