Tarih ve bugünü sentezleyerek bir flood yayınlayacağım. Flood, şahsi fikrim olması itibariyle, katılmayanlar olabilir. Baş üstüdür.
- Malumunuz, Sultan 2. Abdülhamid devri 1. Meşrutiyet’in (Meclisin Lağvedilmesi) iptali ve Mutlakiyet’in ilanı ile tarihe geçmişti.
- Çok uluslu yapılarda ‘Meclis Sistemi’ (o zaman) problem çıkaracağı için; Abdülhamid bazı devlet erkanı tarafından uyarılmıştı.
- Hele ki ‘milliyetçiliğin’ tavan yaptığı bir zamanda, Meşrutiyet ‘çok milletli’ yapılardan teşekkül eden Osmanlı için ciddi bir riskti.
- Nitekim, meşrutiyet uygun zemin ve zamanda uygulanmadığı için devlette problemlere sebebiyet vermiş, Rus Harbi ardından iptal edilmişti.
- Bu iptalin ardından, Abdülhamid ‘mutlakiyet’ başlıklı bir sistemi Yıldız Sarayı’nda inşa ederek; bürokrasiyi uhdesi altına almıştı.
- Zaman ve zemin noktasından bakarsak; Abdülhamid bu ‘keskin’ kararla devleti toplamıştır. Zahiren ‘menfi’ hakikatte ‘müspet’ olmuştur.
- Fakat… Abdülhamid’in oluşturduğu ‘gizli istihbarat’ ve çevresindeki bazı halkaların yanlış adımlar atması; idarede sorun oluşturmuştur.
- O kişilerin ‘şahsi’ hedefleri, ‘şahsi’ hataları; masum ve zeki padişaha mal edilerek ‘istibdat’ iftirasına vesile olmuştur.
- Nitekim aynı kişiler Bediüzzaman’ı da (r.a) Sultan Abdülhamid (r.a) ile görüştürmemiş ve büyük projeye set olmuştur.
- İfade etmiştim: Her devrin farklı stratejisi vardır. Fatih devri farklı, Yavuz devri farklı, Kanuni devri farklı stratejiler içerir.
- Abdülhamid dönemi de, devletin ayakta kalması ve muvazene unsuru olması için; ‘mutlakiyet’ idaresine ihtiyaç haldeydi.
- Maziyi merkeze alarak bugüne bakarsak; diyeceğim şudur ki: Ülkemizin de ‘kısa yahut orta vadeli’ mutlakiyete ihtiyacı vardır.
- Zira… Farklı onlarca siyasi ideolojinin yarıştığı, milliyetçiliğin tavan yaptığı bir dönemdeyiz. ‘TBMM’ bu farklılık altında ezildi.
- Maatteessüf, bu farklılık herkesin kendi mahallesine şefkatle; dışarıya ‘yargılayıcı’ bir bakışla göz gezdirmesine sebep oldu.
- Siyasi ideolojilerin yarıştığı bu dönemde ‘liyakat ve ehliyet’ değil; ‘ideoloji ve taraftarlığa’ göre devlet kadroları şekillendi.
- Bu da devlet içinde ‘ideolojik’ rekabet ve gereksiz kadrolaşmanın önünü açtı. Bütün bunların yanında en ağırı ‘milliyetçilik’ oldu.
- Zira ‘Kürt’ ve ‘Türk’ milliyetçiliği üzerinden teşekkül edilen siyasi yapılar; meseleyi farklı alana çekerek, demokrasiye zarar verdi.
- Türkiye Cumhuriyeti siyasi kadroları, ‘Modern Meşrutiyet’i’ kaldıramadı. Bu da toplumun paramparça olmasına sebebiyet verdi.
- Bu sebeptendir ki; Türkiye’nin ayağa kalkmasını ‘2 aşamalı’ yönetim biçimine ve geçişe bağlıyorum. A- Mutlakiyet B- Müspet Meşrutiyet
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti; dış istihbarat elemanlarının kılcallara kadar sızmasıyla ‘işgale’ uğramış bir haldedir. Bu acı gerçektir.
- Devlet, ‘zaafları’ olan bir hainin; o zaafları dışarıya kullandırması hasebiyle acz ve manda hükmünü giymiştir. Acı ama gerçek.
- Muhalefet ve meclis ‘ideoloji sapıklığından’ ötürü başkalarının halini görmezden gelip, bu ihanete ortaklık etmiştir. Meclis çökmüştür.
- Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en aciz ve en sıkıntılı dönemini yaşıyor. Bir yanda ABD tehdidi, diğer yanda Moskof süngüsü… Aradayız.
- Devlet, bu iki gücün arasında ‘zaaflarıyla’ sıkışmış bir hainin ‘yalanda kıvraklık’ ve ‘pervaneliği’ ile yönetiliyor.
- Bu sebeptendir ki; hem kılcallara sızanların tasfiyesi, hem ülke bekası için ‘mutlakiyet’ şarttır. Yani ‘Demokrasi Tabanlı Başkanlık’
- İpleri eline alacak ‘Abdülhamid – Atatürk karışımı’ bir zat; demokrasiyi inşa, enkazı temizlemek için ‘mutlakiyet’ ilan etmelidir.
- Geçici ‘şura sistemiyle’ Türkiye’yi uçurumun kenarından alıp, hak ettiği noktaya taşımalıdır. Meclis, ‘uzun süreli’ tatile sokularak…
- Bu bir askeri darbe ile mi olacak? Hayır! Asla! Darbe ile ‘hakikat’ inşa edilemez. Bu vatansever insanların ‘mutabakatıyla’ olacaktır.
- Olmalıdır. Aksi halde saray ve RTE yüzünden devlet diye bir şey kalmayacak. Atatürk’ün, Samsun’a çıkışı gibi bir çıkış ile…
- Mutlakiyet ‘enkaz temizleme’ ve tedavi dönemidir. Mutlakiyet lideri, meşrutiyet liderine zemin hazırlamalı ve demokrasiyi inşa etmeli.
- Nitekim, 2. aşama dediğimiz ‘Müspet Meşrutiyet’e’ geçiş ve meclis’in faal hale sokulması; 2. lider yani meşrutiyet lideri ile olmalıdır.
- Bundan sonrası; Türkiye’nin dünya nezdinde ‘merkez güç’ haline gelmesi sürecidir. Tabi bütün bunlar bir fikir sentezi…
- Biz bilemeyiz. Ancak acizane karalar, dururuz. Cenab-ı Hak nasıl eder, ne eder bilemeyiz. O ne ederse güzel eder inşallah.
Bu Konu, ÖMΞЯ FΛZLI @omfabaturay Kullanıcı adıyla paylaşımlar yapan, bir Twitter hesabının, paylaşımlarından derlenerek oluşturulmuştur…