Günün hikayesi : Çanakkale Gazisi Zeynel Eniştenin hikayesi!

Günün hikayesi : Çanakkale Gazisi Zeynel Eniştenin hikayesi … #Flood Buyrun okuyalım bakalım …

  • Sekiz-on yaşlarındayken, çok merak ettiğim için anneme sordum: “Anne! Zeynel Eniştem neden yürüyemiyor?”
  • “O gazi yavrum. Çanakkale Gazisi. Yani orada savaşmış, orada yaralanmış.” -“Yaralanmış mı?” -“Yanında bomba patlamış.
  • Ve 6 şarapnel parçası vücuduna saplanmış.Parçalardan altısı, ameliyatla çıkartılmış.Fakat 7.ci parça, o günün imkânlarıyla bulunamamış.
  • Son parça için daha sonra birkaç ameliyat daha olmuş.Fakat bu ameliyatlar sırasında, bacak damarlarıda yanlışlıkla kesilmiş,sakat kalmış.
  • Bu yüzden de yatalak hale gelmiş. ” Zeynel Eniştem, annemin ablasının, yani teyzemin eşiydi. Evleri de bizlere çok yakında.
  • Bayramlarda ilk olarak oraya gider, teyzemin elini öptükten sonra, Zeynel Eniştemin hiç kalkmadığı yatağının başına yanaşırdım.
  • “Bayramın mübarek olsun enişte!” “Sağol evladım.Boyun biraz daha uzamış sanki.” Başından geçenleri, onun ağzından duymaya can atıyordum.
  • Bunu kendisine söyleyince sevindi. Anladığım kadarıyla o günleri tekrar yaşamak istiyordu. Gözleri dalarak konuşmaya başladı:
  • “Askere alındığımda henüz 20yaşına basmamıştım.Belki de 19unda bile değildim.Kısa bir eğitimden sonra, bizi hemen cepheye gönderdiler.
  • Seddülbahir Bölgesi’ydi gittiğimiz yer, ortalık kıyamet günü gibiydi. İşgal güçleri, peş peşe çıkartma yapıyorlardı.
  • İngiliz ve Fransız gemileri, çıkartma yapmadan önce bulunduğumuz tepeleri yoğun bir şekilde bombalıyordu.
  • Tepelerin altı üstüne geldiğinde, “Artık Türklerin hepsi ölmüştür” diye düşünüp kıyıya asker çıkartıyorlar,onlar karaya çıkınca, Biz de siperlerden fırlıyorduk tabi ki. Çıkanları denize döküyorduk.” -“Denize dökmek ne demek?” -“Düşmanı denize kadar püskürtmek demek”
  • “Silahla mı yapardınız bu işi?” “Önce ateş ediyor, daha sonra içlerine dalıyor ve onlara süngüyle saldırıyorduk.Çok kanlı bir savaştı.
  • Bildiğin mavi deniz,kırmızıya dönmüştü. Her yer insan parçalarıyla,kol,bacak ve parmaklarla doluydu.Ne yazık ki çoğu bizim askerlerindi.
  • Gemilerle atılan bombalarla kopmuşlardı. Düşmanlarla boğaz boğaza çarpışırken bile, gemilerden bomba atıldığı oluyordu.”
  • “O zaman kendi askerleri de ölmüyor muydu?” Mecburen yapıyorlardı.Bu sırada onlar da ölüyorlar ama biz de mecburen siperlere dönüyorduk.
  • Biz çekilince, zor durumda kalan askerlerine yardım gönderirlerdi. O kadar şehit verdik ki ayak basacak yer bulamıyorduk.
  • Biraz önce birlikte olduğumuz, konuşup helalleştiğimiz şehitlerin üstüne basarak yürürdük.” “Nasıl yaralandınız?”
  • “Çarpışmalar sırasında yanımda müthiş bir bomba patladı. Bombanın patlamasını
  • duydum o kadar, gerisi rüya gibi… “
  • Daha sonra arkadaşlarım söylediler. Vücudum kanlar içinde kalınca, sıhhiye (sağlık ekibi) beni öldü zannederek ilgilenmemiş.
  • Binlerce yaralı varken şehitlere bakılmaz tabi ki. Onları, çarpışma bitince kaldırırlardı.” “O durumda ne kadar kaldınız?”
  • Ne zaman gözümü açtım bilemiyorum. Ama öğle vaktiydi. Bombardıman durmuştu. Bizim askerler de başka bir yere çekilmişti.
  • Kimsecikler yoktu ortalıkta. Nerede bulunduğumu anlamaya çalıştım. Yaralı askerlerden inleme sesleri geliyordu.
  • Fakat o sesler, uzaklardan yankılanan bir tüfek sesiyle birden kesiliyordu. Biraz sonra olup bitenleri fark ettim.
  • Düşman gemilerinden dürbünle gözlüyorlar ve yaralardan kımıldayanları keskin nişancılar dürbünlü tüfeklerle tek tek vuruyorlardı.
  • Çok ağır yaralıydım, kan kaybetmeye devam ediyordum. Ama belki hepsinden de kötüsü ;
  • Şehitlerin kanlarına üşüşen milyarlarca karasineğin ağzıma ve burnuma girmeye çalışmasıyla çok büyük bir işkence çekiyordum.
  • O sinekleri yüzümden kovmaya kalksam, beni de vuracaklarını çok iyi biliyordum. Karanlık basana kadar hiç kımıldamadan yattım.
  • O saatlerin her bir dakikası, bir yıl kadar uzun gelmişti bana.” “Karanlık basınca ne yaptınız?”
  • Güneş batıp ortalık kararınca,Türk birliğini aramaya başladım. Hiç gücüm kalmamıştı.Aç ve susuzdum,tek bir adım atacak durumda değildim.
  • Yerlerde sürünerek ilerlerken, Rabbim şahit, bir ihtiyar çıktı önüme, bana sıcak ekmek verdi, su verdi.
  • Hâlbuki o sırada, kuru peksimetten başka bir şey bulunmuyordu. Bulunsa da zaten bize nasip olmazdı. O ihtiyar kimdi bilemiyorum.
  • Verdiği ekmeği yiyip suyu içince, bir anda kuvvet geldi vücuduma. O güçle ilerledim ve birkaç saat sonra birliği buldum.
  • Onlara yaklaşınca, “Kimsin?” diye bağırdılar, parolayı sordular. “Ben Zeynel’im” deyince de inanmadılar.
  • Biz gözümüzle gördük, Zeynel öldü!” dediler.Konuşacak kuvvetim yoktu, düşüp kalmışım.Yanıma gelince tanımışlar tabi ki, çok şaşırmışlar.
  • O tek parça içimde geziyormuş, ama şimdi nerede bilmiyorum.” Zeynel Eniştem, bu sohbetten altı yıl sonra vefat etti.
  • İnşallah gazilikten sonra şehitlik mertebesine de ulaşmıştır. Çanakkale’de 300 bin civarında şehit verdik. Mekanları cennet olsun

İşte Çanakkale bunun gibi yüz binlerce Zeynel Enişte hikayesi barındırır. Tümünü rahmet ve minnetle anıyoruz….

Bu Konu, KonuşuYorum @hoco1907 Kullanıcı adıyla paylaşımlar yapan, bir Twitter hesabının, paylaşımlarından derlenerek oluşturulmuştur…

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Göster
mutlakaoku.com | Pdf Kitap İndir | Telecharger Livre GratuitDescargar Libros Gratis | Free pdf download | Kostenlose eBooks |
0
Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Yaz Mutlaka Okunsun...x