Büyük Türk hikayecisi Ömer Seyfettin’in anısı önünde saygıyla eğilirken: (Değerli yazar dostum Necati Güngör’den alıntıdır):
- Ömer Seyfettin,yaşamının son günlerinde iştahtan kesilmiş, yiyemiyor,içemiyordu. Zaman zaman da ateşi yükseliyor, kendini kaybediyordu…
- Kendine geldiğinde, çökmüş bir toplumun moralini yükseltecek hikâyeler yazıp Babıali’ye götürüyordu. Evinin kirasını ödemek ve geçimini sağlamak için ayda en az sekiz yazı yazması gerekiyordu.
- Bir gün Babıali Yokuşu’ndan inerken rastladığı bir dilenci elini uzatarak “Açım!” diye seslendi ona. Ömer Seyfettin dilencinin avucuna para bırakırken: “İkimiz de açız ama, ne mutlu ki sen yiyebiliyorsun!” dedi.
- Bu olaydan birkaç hafta sonra yine açlık ve ateşten baygın halde, arkadaşı Ali Canip’in kollarında hastaneye taşınıyordu.
- Bindikleri fayton tam da Haydarpaşa Köprüsü’nün üzerinden geçerken Ömer Seyfettin göz kapaklarını araladı ve çevresine son kez bakındı; nereden geçtiklerini çıkaramadı. Arkadaşına sordu: “Neredeyiz?” Bu soru da onun yeryüzündeki son sözü oldu! Gözlerini yeniden kapadı.
- Hastaneye ulaştıklarında bir daha hiç açılmayacaktı! Büyük hikâyeci hastanede kendine gelemedi, gözlerini açıp da yeryüzüne bir daha bakamadı!…
Bu Konu, sibel @sibelertut61 Kullanıcı adıyla paylaşımlar yapan, bir Twitter hesabının, paylaşımlarından derlenerek oluşturulmuştur…
Balkan harbinin ön tabiblerindendir herşeydir herşey bırakmıştır saygıyla öpüyorum.