Flood'un Yayınlandığı Tarih:9 Ocak 2020 @ 05:05
ALMANYA VE ALMANLARIN GÖÇMEN MESELESİNE BAKIŞINI ANLAMAK ÜZERİNE KISA BİR ANALİZ. (Burada yazdıklarım tamamen kişisel değerlendirmelerim olup, akademik bir niteliği yoktur. Bu sebeple kaynakça, dipnot vs yoktur.)
- İkinci dünya savaşından sonra ülkeyi yeniden inşa etmek adına “Misafir işçi” talep eden ve başta Kazakistan olmak üzere ataları Alman kökenli insanları ülkesine kabul eden Almanya daha sonraları ekonomik koşulları nedeniyle göçmenlerin gözdesi olmuştur.
- Hitler dönemi çekilen acılar nedeniyle o günleri tekrar yaşamamak için güçlü bir hukuk sistemi kuran; insan onurunun dokunulmazlığı, düşünce ve vicdan hürriyeti, eşitlik, seyahat özgürlüğü gibi hususları anayasasına nakşeden ülke siyasi sığınmacılar için de ulaşılmak istenen ve en ön sıralarda tercih edilen bir son durak olmuştur.
- Almanya gerek çalışma izniyle ülkelerine gelen gerek izinli/izinsiz sığınma maksatlı gelen göçmenlere kazan/kazan politikası uygulayarak süratle entegrasyon uygulayıp istihdam etmektedir.
- İlk göçmen kabulünden günümüze kadar geçen sürede göçmenlerin geldikleri ülke, sayı ve ikamet yerleri gibi sayısal veriler görsellerdeki gibidir.
- Anayasasında yazan “sosyal devlet” ilkesini tam manasıyla uygulayan Almanya’da, her kişinin temel ihtiyaçları karşılanacak şekilde devlet tedbir almıştır. Geliri-barınacak yeri olmayanlar sosyal konutlara yerleştirilmekte, sağlık giderleri karşılamakta ve harçlık verilmektedir.
- Sığınma/iltica talebinde bulunanlar hızla kayıt altına alınıp kamplar marifetiyle barındırmakta, bu süreçte durumlarının uluslararası hukuk ve Almanya hukuku açısından sığınma/iltica’ya uygunluğu değerlendirilmektedir.
- Uygun olduğu tespit edilenler Alman vatandaşları gibi İşsizlik maaşı-2 düzeyinde aylık almakta, kira, sağlık sigortası, entegrasyon kurs ücreti gibi giderleri de devlet tarafından karşılanmaktadır.
- Hızla entegre edilen göçmenler aldıkları eğitim düzeyinden başlayarak baz düzeydeki işlere kadar istihdam edilmektedir.
- Durumu değerlendirildiğinde iltica/sığınma hakkı bulunmadığı tespit edilenler sıralı mahkemelere itiraz edebilmekte, kat’i kararı “Red” olanlar sınır dışı edilmektedir.
- Alman vatandaşları her ne kadar hukuk devletinde yaşama ve yasalara uyma konusunda dünyanın en önde gelen ülkelerinden olsa da son yıllarda başta Suriye’den olmak üzere Afrika ülkelerinden gelen göçmenler konusunda artarak toplumsal hassasiyet oluşmaktadır.
- Disiplinli, olaylara mühendis gözüyle bakan Alman toplumunun hatırı sayılır bir bölümü bu kontrolsüz göç akışının, ilmek ilmek nakşettikleri dinamiklere zarar vereceğini düşünmekte, kendi vatandaşlarına ve yatırımlara harcanması gereken ciddi meblağların bu insanlara aktarıldığını öne sürmektedir.
- Konuyla ilgili kısa bir detay girmek gerekirse 5 kişilik işsiz bir aileye 1000-1400 kira, 1200-1400 harçlık, 400-500 sağlık, 200 eğitim/kurs olmak üzere 2800-3500 € kaynak aktarılmaktadır. Tarafsız bir gözle bakıldığında bunlar ciddi sayılardır.
- Açıktan ifade edilmese de ırkçı düşünce sisteminin günümüz uzantısı olduğu iddia edilen AFD (Almanya için Alternatif) partisi son göçmen dalgaları ve toplumda yarattığı etkilerden dolayı oylarını rekorlar kırarak artırmaktadır.
- Bu, göçmen politikalarının belirlenmesinde siyasi bir etki oluşturmakta, bundan güç alan halkın da göçmenlere bakış açısını önemli ölçüde değiştirmektedir. Hemen burada Alman devleti ve yetkili organlarının hukuku sağlama adına her türlü tedbiri aldığını ifade etmek istiyorum.
- Peki Alman halkını irrite eden, haklı olarak birlikte yaşamaktan çekindiği göçmen, genel manada insan modeli nedir? Sosyal medyadan ulaştığım görsel ve kısa değerlendirmelerle şahsi kanaatlerini ifade etmek istiyorum.
- Kendini cihatçı olarak niteleyen ve Suriye, Irak gibi kontrolsüz bölgelerde her türlü suça karışıp kriminalize olmuş insanların göçmen kisvesi altında topluma karışmalarından ciddi endişe duyulmaktadır.
- Alman vatandaşları, sosyal politikalar ve yeni yatırımlara aktarılması gereken kaynakların göçmenlere aktarıldığı düşünülmektedir.
- Afganistan, İran ve Türkiye gibi ülkeler başta olmak üzere modern hukuk devleti aparatlarını kullanarak iktidara gelen “islamcı” diktatörlerin halkına yaptıklarını gören Alman vatandaşları, ileride ülkelerinde de bunun gerçekleşme ihtimali korkusunu yaşamaktadır.
- Dingin ve saygılı Alman toplumunda, dış görünüşünden toplum içindeki tavır ve davranışlarına varana kadar kendine dikkat etmeyen bazı göçmenler küçük/büyük herkesi rahatsız etmekte, dahası korku ve paniğe yol açmaktadır.
- Farklı alfabeyi kullandıkları veya zaten okuma/yazma bilmedikleri için Almanya’da “okur-yazar değil” durumuna düşen göçmenlerin belli bir bölümü kendilerine her türlü imkan sunulmasına rağmen öğrenmeyi reddetmekte, kurslara devam etmeyerek kaynak israfına yol açmaktadır.
- İslam dini mensubu bazı göçmenler dini gerekçeler öne sürerek farklı mesai saati ve mola uygulamaları talep etmekte, içeriği kendilerine izah edildiği halde yemekleri haram olduğu gerekçesiyle yemeyi reddetmektedir. Rutin faaliyetler dışında işverenler bunlarla uğraşmaktadır.
- Peki benim gibi bu ülkeye sığınma/iltica talebinde bulunanlar ne yapmalı? Cevabı basit olmakla birlikte aklıma ilk gelenleri yazayım: – Yazılı ve yazılı olmayan kuralları öğrenip uyumalıyız. – Süratle dil öğrenip topluma entegre olmalıyız.
- – Komşularımızdan başlayarak çevremizde “ne iyi oldu da geldi” hissi ve yüzlerde tebessüm oluşturmalıyız. – Mümkün olan en kısa zamanda iş gücüne katılım sağlamalıyız. – Almanya için çok önemli olan gönüllü/fahri sosyal sorumluluk projelerinde yer almalıyız.
- – Elbette bize gelme sebebimizi soracaklar. Burada olma sebebimizi tamamen insani gerekçelerle ifade etmeliyiz. Unutmayalım, karşımızdaki de bir insan. (Burada parantez açıyorum, Gülen cemaati mensubu arkadaşlar genelde girdikleri her ortama filimlerde ABD polisinin rozet göstererek girdiği gibi kendilerini Gülenist olarak ifade ederek söze başlama gereği duyuyorlar.
- Özel ilgisi olmayan her Alman vatandaşı için Gülenist veya Gandici olmak folklorik bir ifade olmaktan öte geçmemekte, bunu ifade ederken zihninizde düşündüğünüz tesirin belki binde biri bile karşınızdaki insanda oluşmamaktadır.
- İnsani değerlere en üst düzeyde değer veren ve hassasiyet gösteren Alman toplumunda, burada olmanızı tamamen insani gerekçelerle temellendirmeniz kendinizi ifade etmede daha tesirli olacaktır.)
- Özetle, birey ve aile olarak kendi faydalı olan kültürel değerlerimizi de koruyarak Alaman toplumundaki yerimizi almalı, bize sunulan faydalardan dolayı kimseyi pişman etmemeli, mümkün olan en kısa zamanda devlete yük olmaktan çıkmalıyız.
Tebriker.iyi bir analiz olmuş.tek ekleyeceğim,bazen iyibir donanıma sahip olmanıza rağmen,dile hakim değilseniz veya yabancı muamelesinden dolayıda olabilir biraz,hakettiğiniz işte çalışamıyor olabilirsiniz.
Çok kayda değer bir tespit. Tebrikler. Umarım topluma fayda sağlarız.
Oldukça başarılı bir değerlendirme. Daha sonraki yazılarınızda “nasıl entegre olmalı? Veya doğru olan nedir? (tabi yeni giden Türk toplumu için) sorularını detaylı olarak incelerseniz sevinirim. Bu önemli bir konu çünkü. İçerden bir kişinin değerlendirmesini önemsiyorum.
Bunlar acikca konusulunca gelen bazi kardesler rahatsiz oluyorlar. Biz cahiliz zaten,birsey bilmeyiz tepkisi gösteriyorlar.Halbuki yerlesik olanlar yardim amacli konuya yaklasiyorlar.