Sayın Ali Türşen
@aliturksen‘in “işkence” iddialarına ilişkin açıklamaları hakkında:
- Öncelikle ben yıllarca Fethullah-AKP ortaklığının lincine uğramış bir Ergenekon sanığı olarak Ali Türkşen’in safındayım ve işkence iddialarında bulunan kişileri değil, Ali Türkşen’i ve eşini tanıdığım için onun beyanlarına inanıyorum/inanmak istiyorum.
- Ancak bu durum biraz sonra yazacaklarıma engel değildir ve -mümkünse amigolar bu önemli tartışmaya katılmasın-bu değerlendirmeleri yapmak, “Ali Türkşen gibi kahraman bir askeri hedef almak” filan değildir. Aksine, onun meramını daha iyi anlatmasına ve (mahkemeleri bilemem) hiç değilse kamuoyu nezdinde aklanmasına bir katkıdır. Sn. Türkşen’in açıklamaları samimi olmakla birlikte bazı sorunlar var…
- Örneğin, yazının bütününe damgasını vurmuş olan “Bana mı inanıyorsunuz FETÖ’cülere mi?” şeklindeki yaklaşımın kabul edilmesi ve “Bunlara inanıyorsanız ya safsınız ya da FETÖ’cü” gibi subjektif yargıların bu tartışmada bir veri olarak kabul edilmesi mümkün olamaz.
- Bizler hiç tanımadığımız ve yüzünü bile görmediğimiz insanların FETÖ’cü olduğunu uzaktan bakıp hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde teşhis edebilecek kabiliyette insanlar değiliz. Kaldı ki, ne olduğu halen anlaşılamayan ve toplumun bilincinde ağır bir travma bırakmış olan 15 Temmuz olayında tutuklanan binlerce kişinin tümünün “darbeci” veya “Fetö’cü”olduğunu peşinen kabul edenlerden de değiliz.
- Hatta suçlamalarla alakası bulunmayan binlerce masumun -maalesef adil yargının işlememesi sonucu-şu anda cezaevlerinde zulüm çektiğini biliyoruz. Geçmişte bize de aynı toptancı yaklaşım uygulanmış ve birileri suçun şahsiliği ilkesini hiçe sayarak “Ergenekoncuların söylediklerine mi inanıyorsunuz?” diyerek olayları hukuki ve vicdani açıdan değerlendirmek isteyenleri susturmuştu. Şimdi aynı zehirli tuzağa kendimiz düşmek istemeyiz..Ali Türkşen’in yazısında, bir kısmına “duygusal bağlama” deyip geçebileceğimiz ama bir kısmında ciddi sorunlar var..
- Emekli bir asker ve duyarlı bir vatandaş olarak o gece sokağa fırlayıp bu kanlı girişimin halka vereceği zararları önlemeye çalışmasını da takdirle karşılarız. Aynı şeyi Ergenekon ve Balyoz sanığı başka komutanlarımız da yapmıştı ve kendilerine teşekkür borçluyuz ancak Ali Türkşen’in bu komutanlarımızdan farklı olarak bir kaç daha adım öne gidip SAT Komutanlığı içinde FETÖ’cü avlamaya giriştiğini, hatta bunlardan bir kısmıyla “sorguyu” çağrıştıracak diyaloglara girdiğini kendi beyanından anlıyoruz. Sn. Türkşen, “işkence” iddiasında bulunan askeri tanıdığını ve onunla bir diyalog yaşadığını da kabul ediyor.
- Mesela anlayamadığımız hususlardan birisi, Türkşen’in emekli bir asker ve sıradan bir sivil olarak birilerini derdest etme ve “sorgu” yapma yetkisini kendisinde nasıl bulduğudur. Bu, şunun için çok önemli: Allah tekrarından korusun ama devletin otoritesini zaafa uğratan böyle büyük toplumsal karışıklıklar ortaya çıktığında hepimiz “Ben bir vatanseverim, kendime görev verdim” diyerek sokağa dökülürsek, hele de beylik tabancamız varsa ve “suçlu” olarak yakaladıklarımızı derdest edip sorguya alırsak, yani herkes kendi mahkemesini kendisi kurup hüküm kesmeye başlarsa, bu işin sonu nereye varır? Esas o zaman Türkiye’yi hukuk devletinden uzaklaştırıp bir darbeler ülkesi, kanlı bir iç savaş arenası haline getirmeye çalışanların ekmeğine yağ sürmüş olmaz mıyız?
- Unutmayın, “Biz vatanına sahip çıkan vatanseverleriz” adı altında o gece sokağa çıkanlardan bazıları, hiç bir şeyden haberi olmayan masum bir Harp Okulu öğrencisinin boğazını kesmedi mi? Bu olayın toplumun hafızasında en az FETÖ’cü darbe kadar travma yarattığını bilmiyor musunuz? Onlar da Ali Türkşen gibi kimin darbeci-darbe planlayıcısı olduğunu bir bakışta anlayıp 22 yaşındaki masum bir gencin boğazını kurbanlık kuzu gibi oracıkta kesivermişlerdi…Şİmdi Sn. Türkşen bize diyor ki: “Siz benim söylediklerime bakın. Eğer bana inanmazsanız, FETÖ’cüsünüz demektir”..Böyle bir mantık kabul edilebilir mi Sn. Türkşen? İnsanlık birilerinin kendisini layüsel, baştan haklı ve sorgulanamaz kabul etmesinden yüzyıllarca çok büyük zulümler çektiği için hukuku ve mahkemeleri icat etmedi mi?
- Bu uğurda milyonlarca insanın kanı dökülmedi mi?Bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır, bence terkedin ve “İşkence iddiası iftiradır, bunu bağımsız ve adil mahkemelerde kanıtlamaya hazırım” demekle yetinin…Yazınızdaki sorunlu noktalardan bir diğeri de “Mahkeme salonunda FETÖ’cülerin söylediklerine mi inanıyorsunuz? Onlar zaten müebbet hapis cezaları almaya başladılar ve diğerleri de alacak” demenizdir.
- Tekrar edelim ki, biz sizin gibi binlerce sanığın arasında kimin FETÖ’cü, kimin değil olduğunu şıppadanak anlayacak kabiliyette ve yetkide insanlar değiliz, bu nedenle umutsuz bir şekilde hukukun egemen olması ve adil yargılamanın gerçekleşmesi için dua edip duruyoruz.
- Kaldı ki, söz konusu mahkemelerin ne kadar adil ve hukuka uygun kovuşturma yaptığını, bütün duruşmaları izleyen sütun arkadaşınız Müyesser Yıldız’ın yazılarından ve duruşmaların bir kısmını izleyen Sedat Ergin’in anlattıklarından siz de takip etmişsinizdir. Ayrıca “mahkemelerin” daha iki sene önce size, bana ve pek çok suçsuza onlarca ağırlaştırılmış müebbet cezası verdiğini de unutmayın.
- Şimdilik netice: Açıklamanız için teşekkür ederiz. İşkence yapmadığınıza inanmayı şiddetle arzu ediyoruz.Bunun dışındaki beyanlarınızdan pek çoğunun popüler olan herkesin çevresinde bitiveren amigoları coşturmaktan başka bir işe yaramayacak subjektif, hamaset kokan açıklamalar olduğunu düşünüyorum. Saygılarımla.
Hif inandırıcı gelmiyor.